MUAMMA
Bugün bir taş üstüne oturdum.
Elimde kırık dökük bir kalem. Eski defterlerden kalmış kağıtlarla, Yüreğime ucu püsküllü mektup yazıyorum. Ben, benim, yüreğim yürek ama, Biz bu hayatta, bir bardak çay molası bile veremedik. Beden uzak, beyin uzak sen uzak. En vahim olanı gülüm ben bana uzak. Bugün hayat hesaplarımı sorguluyorum. Acaba ben, yaşıyor muyum benimle. Acaba ben tanıyor muyum bana asi olanları. Hesaplarım yetersiz, planlarım tutmuyor. Tavırlar manasız sözler kifayetsiz. İhtimal bu ya ben beni kaybetmişim. Gözlerim meyve bahçesi gibi bir rengarenk. Ama beden içi boş bir dağ gibi heybetli ve kof. Anılarım, yarınlarım unutuldu mahsenlerde. Kelimeler kırık dökük virane Ne sevdiklerimi, Ne sevgilerimi, Ne de ümitlerimi gönlümden koparabildim. Gönül ayrılıklarımı yaban gazeli yaptım. Dilden dile, cümle aleme söyler oldu. Yalnızlıklarımı üç beyitli, kafiyesiz, uyaksız, Redifsiz, şiir yazdım, bulutlara. Heyhat ben, zamana kızıyorum ama. Galiba ben ben de kayboldum. Gündüzleri güneşte, geceleri dolunayda. Şimdi kendime yazdığım. Satırları bozuk cümleleri. Sümer’ceye çivi yazısıyla çeviriyorum Anlıma yazılmış kaderimi. Satır satır işliyorum hayatıma. Eğlenceler hayatıma mutluluk vermiyor. Neşelerim kayıp. Sevdalarım vefasız. Umutlarım bile beni sattı. Şimdi bir esir pazarında, Kırk katır mı kırk satır mı misali. Yüreğimin sahibini bekliyorum. Aslında, ben beni bulamıyorum. Seni aramak, kırk kulaçlı kuyu gibi, Ses var görüntü yok. Silüetin silik ve karanlık. 23.11.2024 Muammer KARS |