duvardan düşen bir taşla yaralanır insan elinden tutanların avuçlarını kanatır bazen terk edilmişler kucağına döker gözyaşlarını bir yerlerde bir yetim sevinse bir öksüz doyuverse hüzünleri silinir gözlerine pırıltı değer insanın yüzüne kan doluşur dudağına tebessüm dolanır
bin pıhtı atılır kalbe yol kenarlarında, kuyu diplerinde çıkmaz sokak başlarında yalnız odalarda yakasına sarılmaya hazır hüzünler nöbet bekler
hep yakındır acılar dağların taşıyamadığını taşır omuzlarında insan gökleri çatlatacak o ağır sorumluluğu kalbinin odacıklarında ağırlar ben’ olma sancısını büyütür göğsünde
ben’ olmak fark etmektir fark etmek, herkesi ben’ bilmektir her acıya özne olmaktır kaçamaz insan başkalarına dokunan acılar ona dokunur kaçınılmaz olur
gün doğmadan uyanır günün yorgunluğuna efkar demli yüreğiyle insan küçük kabuğunda yol alsın ister bir zemheri sabahında kelimeler yağar dudaklarında uç uca eklenen sözler yürür öfke taşkınlığında yıkılmış duvarların içinden geçer toprağa düşmüş tomurcukların aydınlık çiçeklerin kendini arar insan içi bir bedir sonrası kanar durur
bir sonbahar yaprağı gibi insan kopup gider hayattan ezip geçer insanlar bedenini unutamaz insan göz bebekleri büyümüş ihtiyar anaları dünyaya küsen yavrucakları çaresiz körpe kuzuları. mahalleler, sokaklar, caddeler toplu mezar yeri sanki renksiz ve kocaman
toprağa bakar ağırbaşlı haykırışlarla hırçınlıklar salar kırk bahar görse yeşermeyecek kırk tabip görse iyileşmeyecek acılı insan yaralı insan
dünyanın kötülükten zifiri karanlığa çaldığı zamanlarda bazı kahramanlar çıkar ortaya ellerinde gün ışığından daha parlak miskten daha güzel kokular taşıyan demet demet çiçekler cennet kokulu çiçekler
Allah’ın en nadide emanetidir onlara kolay değildir çoraklaşan topraklarda nazenin çiçeklere bahçıvan olmak onları en güzel şekilde yetiştirmek fedakarlığın zirvesine erişen bu emektar insanlar bir ömür hiç umulmadık yerlerde iyilik çiçeklerini yetiştirirler ta ki emr-i Hak gelinceye dek
bütün acıları bütün zilletleriyle kendini bir verişi var ki aşka hatırlar insan bir dala tutunma ihtiyacını çürük, eğri büğrü bir dal dikenli bir dal ve dalın kendine tutunan elden müstağni olduğunu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ben olmanın sancısı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ben olmanın sancısı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
'ben’ olmak fark etmektir fark etmek, herkesi ben’ bilmektir' demektedir diyerek dizelerinde bize Sevgili Peygamberimizin (SAV) ❝Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz. ❞ buyruğunu hatırlatmaktadır.
Tüm kıtaları etkili olan şiirin kanımca en etkili dizeleri;
'fedakarlığın zirvesine erişen bu emektar insanlar bir ömür hiç umulmadık yerlerde iyilik çiçeklerini yetiştirirler ta ki emr-i Hak gelinceye dek'
Evet şiirde de belirtildiği gibi ömür, bitecek bir gün.
'En büyük israf, ömür israfıdır. ' der Mevlana.
Bu ömrü israf etmemek gerekir.
Zaten ömür dediğin nedir ki? Doğunca kulağa bir ezan Ölünce ardından bir sala.
Bu güzel şiir; bizlere ölümü, ahireti, hesabı hatırlatmaktadır. Şiirde tema olarak, 'dünyayı ver, ahreti al; kazanırsın' anlayışı verilmektedir.
Şair ne kadar da haklı. Çünkü Allah için yaptıysan göm gitsin. Ahirette filizlenir.
Maalesef dünya kalbe yerleşince, ahret; kalpten göç eder gider. Dünya sevgisi kalpten atmak için şairin de dediği gibi 'dünyanın kötülükten zifiri karanlığa çaldığı zamanlarda bazı kahramanlar çıkar ortaya'
İnşallah öteki âlemi hep hatırlayanlardan ve kendi kendimizin kahramanı oluruz.