KARA BAHTLI KADINLAR
Henüz ben doğmadan
Köleliğin tüm şartları hazırlanmıştı benim ülkemde... Bir de doğacağımız coğrafyayı ve cinsiyetimizi tutturamayanıca! Sistemin dişlileri arasında un ufak olup ezilip gittik bir çoğumuz. Kimimiz kendimizi küllerimizden yeniden yaratmayı başarsak da, hayat aynı gücü ve şansı sunmadı hepimize... ’Ah kara yazılım!’ ’Ah bahtı karam benim!’ betimlemeleri en çok kadınlara yakıştırılırdı ben küçükken. Anneler nedense kız çocuklarını hep böyle severdi. Anlayamazdım... Şimdi anlıyorum ki; kara olan kadınların bahtları değilmiş! Asıl kara olan; toplumun ve ne yazık ki karşı cinslerin, vicdanları, kalpleri ve kapkaranlık düşünceleriymiş. Yansıyan buymuş kaderlerimize... Bu coğfrafyada kadın olmamın sızısını bir ben bilirim, bir de tıpkı annem gibi ’kara olanın kendi kaderi olduğuna inandırılmış’ başı eğdirilmiş ve yitip gitmiş kadınlar bilir. Şimdi ne zaman geriye dönüp, kaybolmuş, ’kederi kaderinden büyük’ olan kadın mezarlıklarında dolaşsa ellerim; ellerime sadece acı bulaşıyor... Yitirilip gitmiş hayaller, umutlar... Kapalı kapılar ardında sözde nikah adı altında istismar edilmiş duygular, vücutlar. Bir sülaleye köle edilmiş, aşağılanmış çocuklar. Ve hevesleri, aşkları yüreklerinde patlamış genç kızlar... Ah mutluluk! Ah aşk! Ah heyecan! Şimdi ben sizi tırnaklarımla hayattan zorla kazısam, alsam! Sahip çıksam! Bir kuş gibi göğsüme bastırsam! Unutturur musunuz ki’ Beynime çivi ile kazınmış bana her an acımı, utancımızı hatırlatan o on sekiz kelimelik cümleyi!? ’Kara bahtlı kadınlar...’ Özlem SABA |