Yol Boyunca...
La İlahe….
Hastamız Dertlimiz Yolcumuz nerde? Ya hu Arkadaş Kafamızda bone Elimizde eldiven, Kollarımıza kolluk Bir de beyaz önlük giydirmişler Arada da siyah askılı mutfak önlüğü Sanırsın ameliyata, tamire Şifahaneye, acizhaneye Islahhaneye mi Girecez, sokulcaz yani Yok canım Yanlış gelmişiz galiba Yanlış mı dersin Dervişim Burası Başka bir mekan Başka bir rüya Önümde sedye, yatak değil Bir benmari, tezgah Camekan, demirler Zemin, pencereler, tavan İlerde kimi boş Kimi yarı dolu Masalar, sandalyeler Oturanlar, kalkanlar Sıyrılanlar, sıyıranlar Kimi kantin, alışveriş Kimi âş, kimi okuma, sınav Savaş Oyun oynama Gırgır şamata faslında Firar edenler, gidenler Kalanlar, kalabilenler Geçenler.… ”Hayat bir mecburiyet Doğana soramazsın Zaman de geç geçecek İstesen de durduramazsın Ölüm er geç gelecek kaderi Sorgulayamazsın Sevgi bazısını seçecek Kimseyi zorlayazsın” Alıntı değil… Kendime ait… …. Ben ki Bir garip seyyah Nice zaman Düş’en Yollarına Sana sığındım Sevgili’m Oysa Sen Benden gitmez ki Ki Senden geçer de Sana sığınırım Sana sığınırım Ey sevgili En karanlık hücrelerinden En derin sanrılarda En çetin zanlardan En kuytu köşelerde En uçurum kenarlardan En ince sıratlarda Sana sığınırım Sana sığındım Nice sorgulardan yargılarda Nice tartarken küfelerde Cebbar ve Kahhar Yol ve yolculuklarda Hayyum ve Kayyum Duraklarda Sana sığınırım Sevgili O, en aczi kuyularda O, en mechul meczuplarda O, en sesli zirvelerde Macid ve Vacid Uç ve yangınlarda Sana sığınırım Sevgili’m Dik duran kalemden Eğilip, bükülen Mürekkebinden Yüzüne, yüz süren Yıkılan Yanan kağıtlarından Harfini, kül eden ağıtlarda Sana sığınırım Sevgili’m Sana En vehim kaygılardan En keskin korkulardan En gaffar günahlardan En kürsi manalardan En kebri âlâlara Sana sığınırım Sevgili’m Ey rahmeti rahimlerde Ey haliki rahmanlarda Sana sığındım İsmi Sübhan Kelamlarda Yalnız ve Yalnız Sana sığınırım… |