BİR KADIN
Dışı ne kadar gürültülü olsa da, bazen içinde susar insan!
... Ama bilin ki bir çocuk ruhu daha katledilmiştir bu hayatta. Dışındaki kadını korumaya çalışmaktan, içindeki çocuğu öldüren, içindeki çocuğu yaşatmaya çalışırken dışındaki kimliğini kaybeden, aşağılanan, değersizleştirilen, her fırsatta sömürülmeye çalışılan, ötekileştirilen ve neredeyse insan sıfatından düşürülecek nice kadından herhangi birisiyim ben de... Oysa ki, hayattaki varlıklarınızı borçlu olduğunuz, olmasa devamınız mümkün olmayan, varlığı en az toprak kadar değerli, bereketli kadınlarınıza, size bir mısır, buğday, nohut veren araziler kadar ehemmiyet vermediniz. Gözden kaçırdınız ki, sağlıklı hasatlar için, verimli topraklar gereklidir. İşte burada da insana verdiğiniz değer, kendinize duyduğunuz saygı giriyor devreye. Ne acı!.. Çocuklarınız, geleceğiniz çocuklarınızın esas sahibi olan kadınlarınız, ’doğuran, bakan, büyüten/besleyen’ bir çocuğu hem psikolojik hem sosyal olarak hayata hazırlayan kadınlarınız, Bir verip bin aldığınız kadınlarınızı öyle hoyrat öyle acımasız kullandığınız ki, kimi kendini bir paçavraya, kimi kendini başka bir insanın insafına, kimi de bile isteye bu hayattan vazgeçişlere mahkum etti(niz) kendini... Kimi ise, direnmeye, kendini küllerinden yeniden yaratmaya, sonu riskli bir doğum olsa da, kendini yeniden doğurmaya... İşte bu yüzdendir ki; Bazı eşiklerden destursuz geçilmez. Bazı kapılar her zile basana açılmaz. Her evde önünüze sofra serilmez Her sofradan karnınız doyarak kalkmazsınız. Kadınlarınız artık uyandı! Değerini, varlığının ne kadar yüce, anlamalı olduğunu Emeğinin değerini, Ve emeğini kime vereceğini biliyor, seçiyor. Sizin bizlere kader diye, ahlak diye sunduğunuz, dayattığınız bencil duygularınızla baş edecek kadar bilinçli, bilgili ve güçlü artık... Ayakları yere basıyor ve bastığı her yerden ses çıkartıyor artık kadınlarınız! (Mustafa Kemal Atatürk ve onun gibi daha nicelerine minnet ve rahmetle) Her ne kadar bir çoğumuz, bir çok şey gibi coğrafik konumunuz yarattığı engellere, gecikmelere takılsa da, eminim ki en kısa zamanda ’bilgi’ onlara da bir şekilde ulaşacak. Onlar da bir gün aydınlığa refaha erişecek. Bunu biliyorum! ... Oysa her şey ne kadar farklı olabilirdi: Yari olmayan insanın Teli olmayan sazın. Sözü olmayan sesin. Gündüzü olmayan gecenin ne anlamı, ne zevki olabilir ki bu hayatta. Bi düşünün hele !!! Özlem SABA |