Güz Nakaratlarıgözleri nem çocuklar uyuyor kirpiklerimde düşlerimi satıyorum Affan dedeye ağrısız ninniler karşılığında bakışlarımız adanmamışken henüz dolunay parlaklığına kendime düğümlenip kendime çözülüyorum sesimi okşarken usul usul mum ağıtlı şarkıların unutulmaya yüz tutmuş güz nakaratları bin parçaya dağılıyor yüzümün aynası bulanık nehir sularına karışıyor aklımın en deli yanı tenha uyaklı çok sesli bir zamanın sırtına yaslamışım sırtımı yaşlanmışım yakınlaşmışım yanılmışım konuşan ben değilim anlamadın mı sarılsana bana uzun zaman oldu karanlığın gizinde ellerimizi seslenmelerinden tanımayışımız oysa hepimizin dilinde aynı alfabe söz konusu an olunca harflerin boyunları kıldan ince su istiyorum diyor balkonda sardunya biraz güneş biraz martı hırçınlığı gün boyu aç susuz yakarışlarında unuttum kapı arkalarına bakmayı yatak altlarına dolap içlerine çekmece artlarına odaların duvarlarında bakışları karanlık sağır gölgeler yalnız bırakmayın beni korkuyorum ıslak denizler üşüyor gecenin bir yarısı derken uzuyor caddelerde yalnızlığın zehirli dalları mızıkalarda yıllanmış bir melodi oluyor kaldırımların eskittiği dağınık dünler ne güzel gülüyorsun desem de bazı özlemleri eksiltmiyor parmak hesabı yetmeyen yıllar gözlerim açık rüya görüyorum dokunmak istiyorum yaklaştıkça kaybolan siluetine son defa ardına dönüp ’’arkadaşım’’ diyorsun ninniler düşüyor beşiklerden yara bere içinde artık tüm kelimeler sustun sustum sustuk sen yine de sulamayı unutma balkondaki sardunyayı Gia. |
girişteki çocuklardan mı
mevsimden mi
sardunyadan mı bilemedim...
Suçu şairin olsun :)