Mesele Diyarısuya biz can kattık yalanı hangi denizin insandan tanrısına yenildin fırtınalara yıkanmışsın belli gülümsemenin kum tepeleri kahkalardan izole güneş ve ay o aynılık sahilinin söylencesi uzağı kulaklarıma kızılca üfle gecenin siyah salkımında yıldızlar umulmayan da dertli göğsü parmak izi tutmayan boşlukta dudakları olmaz bazı zamanların post serer kurttan sayılan sessizliğin kar semahı çemberine buzlu nefesler birikir camlarda çizimli buğusu yürür kan gözlerin menziline ejder başlı bir seferin yelkenine ruhun üfürülse ölüp sanduka olmak değil ağacın birincil meselesi kulesi yıkılan düşüncenin toprağı gibi köklerinize dokunuruz elimizde olmadan kılcal duyumlara düş yürütürüz inci dizisi sarhoşluğumuzun olası aflara gerekçesi kadehler ve dişler uyumsuz şeyler zaten steplerin ve kamların seslerinden dönemezsek alınlarımız bulamazdı secdeleri yaratılmış olmasam seni yaratırdım kulluğun sakıncalara hikayesi |
algı tanrısal gidişe yorsa da şiiri sanki
yok, ben öyle düşünmedim hiç
ve hem de yaşamadan
aynı şiir de denildiği gibi
" ölüp sanduka olmak" asla değilken derdim
hala bir ağaç kadar faydam yokken dünyaya...
eyvallah.