Fa Diyezne kadar üflesen de yaralarıma bitmiyor bu hüzün geçmiyor bu yorgunluk anne... bir apartman dairesinde bırakıyorum son sözlerimi duvarlarda örümcek ağları ağlarda yaşam belirtisiz sinekler gölgesini yitirmiş devrik nefeslerim balkonla kucaklaşmış sarmaşığın arsız dalları yaklaşmıyorum içimde önüne geçemediğim bir korkunun incecik sancısı hafiften rüzgâr esiyor her an biraz daha ölüyorum diyorum her gün biraz fazla bakışlarım sis ellerim kan darmadağınık odam bolero çalıyor üst perdeden kulaklarımda Pınar Kür’ün bir deli ağacının nabız atışlarını duyuyorum kalbimde aşık olmak gerek diyor bazı sesler ’’aşık olursan yürek olur kalp’’ güz sarısı bir gülümsemeye mahkum ediyorum dudaklarımı havada kokuşmuşluk bunalıyor ruhum neredeyim neredeyiz kim bilir kaçıncı intiharı bu bakışların gözlere sözlerin öz’lere günlerin gecelere salaş bir yorgunluk yürüyor adımlarımdan önce her yere hiçbir şeyi değiştiremiyor olmanın ağrısı ateşe veriyor içimdeki dalları soluyor çiçekleri göğsümün gözlerimden öpmüyor artık serçeler bir şiirlik yolum kaldı biliyorum bir şiirlik yeşil bir şiirlik umut seslensem buradan uzaklardan ses verir misin sesime nefessizliğimin yankısı sularda boğulan susuzluğum turuncu şarkıların fa diyezi üşürsem ört üstümü unutma ağlarsam sus sakın dokunma gözyaşlarıma Gia. |
duyuyor musunuz diyor şiir,
gök gürültüsüyle gelen acının her tonunu sesimde.
duydum...
eyvallah.