entschuldigen,manzarasız pencereler ve varşova istasyonunda bir üşen/geç
"güzelliğin on par etmez, bu bendeki aşk olmasa"
yine kayboldum, istasyonun adı lazım değil istasyonun bilgecesi gözlerin şehri, yönü, numarası farketmez bir trenin yön’bilmez vagonlarında ağlamak marifetim sırtımda dünya küskünü bir mazeretin çulha yalnızlığıyla selamlıyorum yalnızlığını dizginlenmiş mazeretlerin kötürüm bir güzelliksin neyleyim sana olan zaafım kadar güzelsin pir nazar uğrarım kitaplarına der kenar ararım sümmani yazan gamzende boğulur da kederin sen de bilmezsin gamzen de bilmez sümmani de zaten hiç biriniz bilmeyin sen bir tek gümansız bilesin güz’bilmez bahçelerin var olduğunu dünya yüzünde dünya gözüyle görmenin heyecanını da bilmelisin kördüğüm bir inceliksin neyleyim (artık)kömür kokmayan koridorların mustazaf imgesisin duyulmaz ki sesin ki sesin duyulmaz ama sen bağır sen bağır ki kolu kanadı kırılsın seni duyurmayan mazeretlerin farzımuhal/ cizlavet |