Yürek Sızısı
Gönül dağının dumanında seyre dalar, kemiklerini etinden ayıran yüreğin sızısı
Varoluş hikâyesinin yokoluşuna tanıklık eder ürperen adımların sayıklamaları Gecenin demine hüzün sokan rüyaların ağlamalarında can çekişir haykırışlar Kusar güneş sarhoşluğunu yeryüzümün üstüne, tepinirken cesedin örtüsünde ruhtan kalan zerreler Gece başka bir mahpus olur, zindanında zincir vurur kadehlere Aklını darağacında sallandırdığı uhrevî inançlarda kaybolur benlik Yediveren güllerin Kasım ayı çarezliginde solmasidir bu sızı İklim iklim kaybolursun gözünde,hayâlinde bahar açtığın günlerin Ab-ı hayat çeşmesin de su içerken,zakkum düşer dudaklarına Umud secdeye kapanır, el açar semasına dermanın Tek ses inler gökyüzünde Y Â R Sevgiliye hasret dualar,kıyameti kopar arşın hatlarında Kendini düşünmez vakitlerin mecnunluğu ile yaşar Düştüğün her kuyuda Yusuf’una Züleyha ararsın Hayalperest düşlerin aleminde uykuya dalar Grozni der, Çeçen annelerin gözlerinde ülke kurarsın yârin yanaklarına Kelebeğin kanatlarında uçmak istersin,incir ağacının çiçek açtığı yâr topraklarına İmkansızın hayalinde yaşar Yakub’un gözyaşlarında kör kalan hasretin rüyasına dalarsın Aslı tarifinde mümkün değildir yürekte ki sızı Sevdanın gömüldüğü kalb-i toprağa sormak makulüdür ölüyü Anne rahmindeki cenin’in ruh bulmasımıdır Dokuzuncu ayın ağlaması mıdır Sıratın köprüsüdür sineye İnceliğinde kıl gibi,keskinliğinde kılıç,ilahi bir yolculuk Bozkırların kuraklığında yağmur yağdıran aksi bir tabiat Karadeniz’de hırçın bir fırtına,yüzgeçlere özgür bir adım daha Kartal haşmetinde gökyüzünde süzülen kusursuz bir yaratılış Tarifi olmayan duyguların karmaşası bedende yeralan bu sızı Her canlının tadacağı şerbet şifasinda Yada zehir gibi damarda dolaşan kan akışı Adı aşk Sonu Bilinmeyen bir tufan deryada |