Ben Y Kuşağıyım
Hani yüreğin pırpır ederken
Bir garip sıkıntı çırpınır durur ya İçinde, zihninde… Hem dünün hem şimdin hem de geleceğinde Hiç terk etmez ya seni, yalnızlığını, kalabalığını… Sonra sonra alışırsın, uğraşın varken unutursun kimi O yüzden dememişler mi, boş kaldın mı kalk bir uğraş bul diye Elbette her sözün türlü türlü söylenişleri vardır dünya üstünde Kiminde yüklem öndedir, özne sonra, arada nesne Kiminde özne başta yüklem ortada vb vs gibi Vebenzeri vesaire değil midir her canlının yüreği Hani pırpır eder… Kimi kanatlarını iyiliğe Kiminin kanatlarını kötülüğe ve vahşiliğe açar ya İnsanlık tarihi vahşidir sonuçta Çünkü Tanrısı da Allahı da Rası da Ahuramazdası da vahşidir Evrimi başka vahşi, uzayın derinliği bir başka vahşi. Değişim korkutmaz mı kelebeği Bir köpek kuduz olduğunu anlar mı hiç Bir insan insanlıktan çıktığını bilebilir mi çıktıktan sonra yani Yüreğimiz çıksa pırpır ederken hani Zaten öyle olmayacak mı? Aniden kopacağız şimdiki gerçekliğimizden Sonrası sonsuzluk kadar meçhul değil mi Dünya yaşamı işte; biraz masal biraz hikâye biraz şiir Sizlere Portekiz’in tarihini anlatsam şimdi Kenya’ya uzansam sonra Sibirya’ya uğrasam, Sicilya’da bir mola versem Brezilya’ya geçsem, aniden dönsem Fas’a Anadolu desem biraz, Kırım’ı sayıklasam Mısır’da bir başka şeyler görsem Arabistan’da başka şeyler duysam Çin ile Hind uzak diyar mıdır artık Ya Mançurya’dan yola çıksam Hazar Denizine doğru Nijerya nereye düşer, Arnavutluk nereye Ne farkı var bir Kızılderili ile bir Japonun birbirinden mesela Balkanları unutmadım, Avustralya’ya uğrasam sonra Danimarka’ya bahar gelmiş mi hiç Hawai adalarına kar yağmış mı mesela Yani neresidir kitabın ortası Dünyanın merkezi ben miyim sen misin o mu? Hani duydun veya gördün resimlerini, videolarını bu çağda Yerküre katmanlarının ortasında kaynayan bir şey var Sanki o da pırpır eder gibi değil mi Merhaba deyip söze başlama sakın Sanma ki ben bulunduğum yerdeyim Deli miyim neyim Karadeniz’i seyrederken Ege’nin kıyısında bir soğuk su içerken Akdeniz’i düşünürken Sular kadar düşünürüm dağları da ormanları da Daha bunun çölü var bozkırı var İçinde yaşayanları var Sanma sakın ben bir vatanım, bir yurdum.. Gökyüzünde gezinen bulutum Yere düşen yağmur Göğe çıkan su buharı, toz zerresiyim.. Bir çam kozalağının yaprağı Bir meşenin kabuğuyum Daha bunun kavağı var, selvisi var, elması kızılcığı var Bir rakunun tüylerinin içinde gezinen bir bit Bir kurdun patisinde büyüyen nasır Bir tavşanın kulağına yapışmış pıtırağım Sahi ya, kurbağa kuyruğunda ne arar pıtırak Balığın gözlerinden seyretmek ne alaka şimdi kendimi Şair, bülbülü solucan yerken görmedi mi hiç Gül köklerinin toprağı parçaladığını Neyini anlatıyorsun bana aşkın sevdanın inancın hiçliğin nefretin kinin Ben değil miyim her şeyin kendisi Sen değil misin gerçeğin ta kendisi O değil mi kendisinin de yabancısı… Hey yabancı Ben Y kuşağıyım Y. |
Sayıklama kısmını bir daha gözden geçir :)
Anlatına gelince
“ Şair, bülbülü soğulcan yerken görmedi mi hiç
Gül köklerinin toprağı parçaladığını
Neyini anlatıyorsun bana aşkın sevdanın inancın hiçliğin nefretin kinin
Ben değil miyim her şeyin kendisi
Sen değil misin gerçeğin ta kendisi
O değil mi kendisinin de yabancısı…”
Tüm gerçekliğini haykıran bu dizelerde simülasyon içinde olduğumuz ayan beyan ortaya çıkıyor. Yukarıda saydığın her şey canlı aynı zamanda hepsi ölümlü. Hepsini ölümlü kılan azot içerikli atomik yapıları. Her birinde ve her birimizde farklı molekül sayılarıyla bizleri ve diğer her şeyi farklılaştıran bir ölümlülük hali var.
Uğruna divanlar sayfalarca eserler yazılan gül bülbülün kusurları - kusur görünen halleri - maşuğun gözüne neden görünmemiş ? Haklı bir soru aynı zamanda hakikati fısıldayan bir ayrıntı.
Ne demiştik? - Ha evet simülasyon!
Simülasyon içinde toprağı delen gülün kökleri bize göre incitici belki vahşi görünürde bağrında gül saklayan toprak için belki yaşam iksiri belki masaj terapisidir. Olabilir mi ? - Olabilir.
Demem o ki
Simülasyon içinde ister solucan ol ister insan
İster yanardağ ol ister Afrika kıtası hepsi aynı Özden hepsi baktığın yerden bir mucize hepsi yükseldiğin yerden bir “çöp” ten ibaret, hepsi ölümlü!
Sen ki ruhunun ikliminde sonsuzluk nefesleri arayan tefekkür ya da sen adına her ne diyorsan o alemde ki gam dolu insan bir şey bildiğimi iddia edemem ama kimsede ölmeden bilemiyor, bilemeyecek fakat dilersen takındığın gözlüğü değiştir de bak göreceksin ki sonsuzluk nefesli insan ölümlüye bağlandıkça gam yükleniyor
Ölümsüzlüğe adanmışsa yüz yaşında da olsa ak saçlı bir hüviyetle de olsa huzur buluyor.
Algıyla yaşadığımız gerçekliğinin idrakindesin dilerim algının ötesine olan talebine sırat-ı mustakim ile ulaşırsın/ulaşırız
Sevgiler selamlar Y’ce gönlüne,