Şiire giden yol
Aşk dedikleri şey nedir, bilmiyorum
Nasıl elde edilir, nasıl yaşanır Acemisiyim. Ama bir tutkum var, nefes gibi, su gibi Canıma can, kanıma kan Tutkum Her günümde Bana bir asır yaşatır Ve her saatim bir ömür Her günüm bir çağ her hayalim hafakan Gözlerimi uykuya hasret Dimağımı tatlara yabancı, lezzete mahkûm Dilimi gayrıya ketum bırakan Beynimde dolaşan alim bir gezgin İflah olmaz bir seyyah Serveti bohçasında Sevgiliye yürüyen bir derviş Âşıklar, bana söyleyin Bu aşk mı? Bir dağ Amansız tutkum Her baktığımda beynim bulanır Çaresizim Hasretinden gözlerim sulanır Beni mecmnun, beni divane, beni meczup kılan Bütün ihtişamıyla karşımda Zirvesi bir kılıç Sonsuzluğun bağrında Kimi zaman bulutlar fötr şaka gibi Başında durur Kimi zaman duman duman Eteğinde oturur Ve yürüyorum yürüyorum Ona doğru, Bıkmadan usanmadan, biteviye Mutassıl Yolda alabildiğince düzlük Sonsuzluk gibi Tikenli fundalıklar, zehirli haşereler Akrepler yılanlar Bir kasaba Cıvıl cıvıl kuş sesleri, şen şakrak çocuklar Çeşit çeşit meyve bahçeleri. Rengarenk çiçekler Cennet misali Ama ne de olsa dünya Bir yerde vakit baharken Başka yerde kış Yolumun son düzlüğe saplanan noktasında Hay aksi Sarıyor etrafımı Ayı böğürmeleri çakkal ulumaları, tasmasız köpek sesleri Ama olsun Yola giden yolcunun biraz da bahtı kırık Ve benim ayağımda birkaç basit ısırık Yürüyorum Ne ruhumda şaşkınlık Ne kalbimde pişmanlık Bu yol Bu yol ki sancılı fikir Bu yol ki teselsül zikir Bu yol ki mezarlık Mısralarına gömülmüş nice pir Bu dağın adı şiir, bu dağın adı şiir (ŞİİR YAZILMAZ,YAŞANIR) |