Yalnızlığını İçen Şehir GazzeGöklere açılan iki kapıdan biri, İnşası Miraç’tan gelen arınmış pası kiri, Öyle mahsun cami minareleri. Zaman imbiğinden özgürlük damıtan, Kadim sokakları yasta, taşları yorgun. Seni kim ağlatıyor ey hüzünler şehri! Başı taşla ezilmiş, Gövdesinden tanklar geçmiş, Bir karanfil uzanır boylu boyunca, Çöl tozunun tuzlu suya kavuştuğu kıyıya. Zehra’nın gözlerinden bakar şehitler. Hallaç pamuğuna dönmüş mezarlar! Hüzün kokulu topraklar acı kusuyor! Adem’in sığınağı, Meryem’in sükutu, Selahattin’in emaneti, Allah’ın lütfu, Kudüs namus, Kudüs yemin, Kudüs nefes! Sana bakan gözlerim Kerbela oluyor. Korku bulutu gibi buharlaşırken bebekler. Pervazlarda tedirgin güvercinler, kuzgunların dolaştığı çölde, yalnızlığını içiyor şehir! Her zeytin ağacından dökülür çocuk ayakkabıları! Kırmızı, mavi,sarı.... Takılır tel örgüye kanlı gömlekler, Kurtarmaz askıda simit, askıdaki Filistin’i Keşke! keşke! taş kesileceğine kalbim, Sapanına takılsaydı Ey çocuk! Ya da şehit ananın tomurcuk gülüne, Bir damla su olsaydım. Kirli ellerce ateşlenir silahlar, Kurşunların önünden seker bir çocuk, suda taş sektiremeden. Hangi gece örter ölü kardeşine sarılıp yatanı! Gemiler batmadı lakin sular çekildi Nereye gidelim diyor çocuk? Allah’ın arzı geniştir diyor anne. Titriyor arz, arş öfkeli! Zaman bes parça olamıyor, Yürekler bin parça iken. Namazlar hep altı vakit cenazeden arta kalan! |
Brawo..