bir kum saatinden zerre zerre savrulmadan iklimlere bir rüzgar gibi billur kırıkları dağılmadan hayallere kaç geceydi bilir misin kaç kurşuni vakitlere yazılmıştı adın
hangi çiçekti beni sana hatırlatan lacivert akşamlarda mehtaba karşı birlikte söylediğimiz bir şarkı değil miydi ve bir türkü ıssız sokaklarda dolunay rüyaları kaç milyon megavat acıyla benliğimize çarpan
parça parça sözler değil miydi kalbimize okunan göğsümüzü yaran neydi ruhumuzu kendi yakınlığında yalnız bırakan eşkıya ateşlerde semender misali kavrulan sevdamız değil miydi
gün doğumunda fecr-i kazibin ardından esrimiş hüzünlerimiz değil miydi ılgıt ılgıt esen sabahın tenine kırık kanatlarla konup kırılmış bir dal gibi ikiye bölünen duygularımız değil miydi
sığ rüzgarlardan kaçıp peri masalları vaat edilen yalnızlığın tenhalaşan saatlerinde hangi ayın hangi on dördünde çalmıştım kimliğini yeni bir kimlik vaat ederek
cemrelerdi umutlarımız hani birlikte havaya, suya , toprağa düşürecektik yağmalanmış kentlerin kapısında başını göğsüme yaslayıp ağlayan sen değil miydin
gecenin en güzel şarkısının sana okunduğunu duymaz mısın hasret dolu hecelerin koşuştuğu sayfalarda bu şiirin sana yazıldığını bilmez misin nicedir hareli nağmeler çalınır kaldırımlarda böğrüne hicran oklarının saplandığı sen değil misin
kırk kere kırdığın kalbin kırk bir kez seni anarak söndürülmüş kandillerin fitilince yandığı sen değil misin
hangi mevsimdi ne kadar da erkendi o sözler o yeminler o hayaller bir eylül akşamının son saatinde çekip giden sen değil misin
yapılmış bir yemin sonrasında yorgun düşüncelerini silseydin keşke yıldız topladığın gecelere uzatsaydın saçlarını en trajik yerinde çatıverseydin iki telini birbirine gök fişeklerinin renkleri yağsaydı ne bitmez arzular kalsaydı nede olmayacak dilekler keşke
beyaz bir çiçek gibi mavi bir ışık gibi hani el değince bozulan gölge düşünce küsen sırlarınla gelseydin tutsaydın ellerimi ve sevdiğini söyleseydin keşke
bir kilim desenince varıp gitseydin aklını bulandıran hayallere dokunsaydın verseydin hakkını her dem taze sonbaharın savrulan hasretleri toplasaydın bir bir saman sarısı rüzgarlar alıp götürmeden son kuşlar da göçmeden bir ışık yaksaydın ruhumda mavilerden
ve bir gün bir gül fecrince ve yıldızlar sararıp dökülmeden o eski yollardan çıkıp gelseydin keşke
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Saman sarısı rüzgarlar alıp götürmeden şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Saman sarısı rüzgarlar alıp götürmeden şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.