17 Ağustos’a 17 KıtaAğustos yine sıcak, Neşeliyiz hepimiz, Gölge yok sığınacak, Denize gitmeliyiz. Bugün hayli yorulduk, Haydi herkes yatağa, Seher vakti yolculuk, Sabah ola hayrola. Kimi rüya görürken, Kimisi uyanıkken, Önce bir ses duyuldu, Yer oynadı yerinden. O ses ile birlikte, Fırladık yataklardan, Bir an geldik göz göze, Donakaldık korkudan. Sonra biraz duruldu, Hemen koştuk kapıya, Gözlerimiz yaş doldu, Yaşayacaktık daha. Aklım yerine geldi, Şöyle süzdüm çevremi, Yıkık, dökük binalar, Rabbim bunlar gercek mi? Derken çığlıklar duydum, Koşun yardıma diye, Bir, iki ses değil ki, Koşayım da nereye? En yakın eve koştuk, Başladık aramaya, Birkaç canlı çıkardık, Diğerleri mezara… Aradım hemen evi, Telefonlar kitliydi, Üç, beş sefer denedim, Sonunda bir ses geldi. Merak etme ey ana, Biz iyiyiz çok şükür, Tek derdimiz sizsiniz, Yakında görüşürüz. Ertesi akşam oldu, İzledik haberleri, Marmara tüm sallanmış, Yedi dörtmüş şiddeti. Kızılay çadır verdi, Kurdu millet el ele, Kazanla çorba pişti, Dağıttık seve seve. Bir hafta sonra duyduk, Binlerce insan ölmüş, Yaşanılan felaket Oldukça da büyükmüş. Geçici evler yaptı, Var olsun devletimiz, Hak sever çalışanı, Konuttur dileğimiz. Zamanla o da oldu, Tamamlandı binalar, Tastamam olmasa da, Sarıldı tüm yaralar. Bu deprem unutulmaz, Yaşamayan anlamaz, Yaralar sarılsa da, Anılardan atılmaz. Şimdi dua zamanı, Yalvaralım. Allah’a, Böyle büyük bir acı, Yaşatmasın bir daha!… yusuf akkaya |