TÜRKÂN BEBEK DESTANI
* destan * yeni *
TÜRKÂN BEBEK DESTANI / YUSUF AKGÜL I- Bölüm "Türkân Bebek’in ömür çizgisi ve bebeklik yazgısı.." Türkân Bebek biliyordu adını, Biri: "Türkân!" dese gülüverirdi. Kim olursa olsun bir el uzansa Erinmez, yanına geliverirdi. Boynuna sarılıp kalıverirdi Türkân Bebek daha onsekiz aylık, Sarı saç altında alnı, ak pak’tı. Kerime Nine’nin dediği gibi: Pek de hareketli, pek de kıvraktı. Bakışları munis, dili şakraktı. Aylar gelip geçmiş, hayli boy atmış, Yürümeye geçmiş emeklemeden. Annesine çekmiş çakır gözleri, Daha süt, daha su bile demeden "Anne! Baba!" demiş kekelemeden. Duysa bir yerlerden bir türkü, ezgi Elleri kımıldar, kalbii kaynardı. Keklik gibi seker, bu ritim üzre Yerinde duramaz oynar, oynardı. Sütbeyaz, tombulca bir yüzü vardı. Eğer sağ olsaydı, kırk yaşlarında Bugün güzelce bir hanım olurdu. Ya bir işletmenin âmiri derdik, Ya da bir okula müdür gelirdi. Yüksek makamlarda bir iş bulurdu. Onsekiz ayından gün almıştı ya Türkân, bunu bile tamam etmemiş. Babanın çiçeği, annenin süsü Bebeklikten çocukluğa yetmemiş. Köyünde böyle gül daha bitmemiş. Akhasanoğlu YUSUF AKGÜL *** TÜRKÂN BEBEK DESTANI -II- Bölüm "Irkçı Bulgar baskılarına karşı halkın protesto hazırlığı..." Zirveye çıkmıştı Bulgar vahşeti, Mazlumlarn içi sızılıyordu. Kol geziyor baskı, tecrit, gözdağı Türkler inim inim eziliyordu. Ve bir kanlı tarih yazılıyordu. Köyler ayaktaydı, eller tetikte Başlamıştı Bulgar zulmüne isyan. Daha dün hükmümüz geçen yurtlarda Türk’üm demek suçtu, gerici, yaban Tepkiye de ya bir kurşun ya zindan. Birlik olmuş Bulgaristan Türkleri Dalga dalga tepki vardı her yerde. Bunu tel’in etmek için büyükler, Çare olsun diye bu yaman derde Hazırlığa başlamıştı köylerde.. Köyündeki kıpırdanma, hareket, Gördükleri, duydukları çetindi. Türkan Bebek anladı ki durumu Annesine koşmak ile yetindi. Şalvarına sıkı sıkı tutundu.. Feyzullah’a baktı, Annesi Fatma: "Bunu ne edelim? Kalacağı yok!" Baba Feyzullah şu cevabı verdi: "Evi tek başına bulacağı yok. "Götürelim, başka olacağı yok." Kadını - erkeği, genci - yaşlısı Kalmıyordu mahallede hiç kimse. Büyük miting için düşmüş yollara Fatma da Türkân’a yün bir elbise Giydirip sırtına attı her neyse.. Çıkarken kapıda amcası gördü Okşayarak dedi: "Yolun neresi?" "Amca, kızıl botuş alacaklar da!" Kızıl botuş demiş idi annesi, "Alacağım" der ki sussun çenesi.. Önlerinde Kayloba’dan gelenler Akın akın mahalleden aşıyor. Kalabalık arasında Türkân’ı Kâh annesi, kâh babası taşıyor. Şimdi herkes bir heyecan yaşıyor. Akhasanoğlu YUSUF AKGÜL *** TÜRKÂN BEBEK DESTANI - III - Bölüm "Türkan bebek’in şehadete ermesi.." Yakındaki şehirlerden, köylerden Türkler yaklaşırken Mogilane’ye; Çocuk, kadın, yaşlı isyancılara Belki de ırkçılar dokunmaz diye, Sırtında emanet Türkân, anneye.. Büyük bir inançla Kayloba’lılar, Şehre bölük bölük dolmuşlar idi. Mogilane ve Kitna’nın halkını Gergin bir durumda bulmuşlar idi. Çetin bir eyleme gelmişler idi.. ’Hürriyet! Adalet!" nağralarıyla Toplaşırken eylemciler bir yandan; Diğer yandan Bulgar milisleriyle Dolup taşıyordu cadde ve meydan. Tek çare isyanı(!) durdurmak o an.. Neden sonra başladı bir çarpışma, Dizildi insanlar yan yana, saf saf. Gaddarca vuruyor asker ve milis Ne vicdan var ne acıma ne insaf. Sanki bir savaşta her iki taraf.. Bir tarafta savunmasız insanlar, Ne silah var, ne bir kesici âlet. Diğer yanda vahşi Bulgar çeteler Vurdukça vuruyor vicdansız lânet. İnsanlığa karşı büyük ihânet.. Türkan’ın babası Feyzullah, artık Duramazdı hemen yardıma koştu. Ama karşısında asker, milis var Canavarlar gelip bir bir üşüştü Payına da tekme, tokat, cop düştü. Bunu gören eşi Fatma haykırdı, Sırtındaki o küçücük bebekle; "Bırakın kocamı alçak katiller! Türk’üz, bize dokunmayın!"demekle Eşine yardıma koştu emekle. Fatma hanım atılınca ileri. Birden bire takırdadı silahlar. Birkaç kişi yuvarlandı yerlere, Ardınca yükseldi ahlar ve vahlar. Ben vuruldum, aman, yandım Allah’lar.. Fatma anlamadan ne olduğunu, Şaşkın şaşkın cevresine bakıyor. Savunmaya çalışırken eşini Yandan biri bağırdı, can yakıyor; "Fatma abla! Sizden kanlar akıyor." Fatma, panik bir şekilde bakındı, Onda bir şey yoktu, yerde ne görsün? Hemen sırtındaki küçük kızını Kucağına aldı, bir de ne görsün! Sesi çıkmıyor ki bir cevap versin.. Katil, kurşununu omuz üstünden Sırtındaki kızın alnına çakmış. Üstü başı kan içinde Türkân’ın. Annesi çaresiz bakmış ha bakmış, Yüreğinden kopan bir ağıt yakmış.. Annesi sırtında küçük Türkân’ın Evet.. Kurşun ta alnına gelmişti Az önceki cıvıl cıvıl o çocuk Bir kahpe kurşunla artık ölmüştü. "Öldü" de ne.. artık şehit olmuştu.. Zulüm döneminin eşkiyaları, Türk düşmanı, ırkçı, katil sürüsü Çilelere sembol etti Türkân’ı, Önlerinde yüzlerceden birisi. Sokakları kaplamıştı gerisi.. Bir anıt yapıldı "Türkân Çeşmesi", Türkân Bebek o anıtta yatıyor. Artık anılarda büyüyor gün gün Kavruk yüreklerde nabzı atıyor. Kıymık olup beynimize batıyor.. Kırk yıl önce Bulgaristan Türkleri, Hürriyet uğrunda kavga verdiler Kovulmak istendi öz yurtlarından, Bu sebeple çok eziyet gördüler. En sonunda muradına erdiler.. Sırtında bebesi Fatma hanımın Bize o günlerden yadigâr kalan. Bu bir destan dilimizde kırk yıldır Bunu anlar, bilir ruhunda bulan, Zihninde yaşatır Türk oğlu olan.. Akhasanoğlu YUSUF AKGÜL, 27.06. 2024 ******************************** |