15
Yorum
54
Beğeni
0,0
Puan
1339
Okunma
Gel de söndür
içim kök salmış cehennem alevlerini harlamakta
ruhumun elleri bin bir tılsımda yalvarmakta
aşk denilen iki gözdende kördür
nefsim hep yokuş yukarı zikzaklarda
adımlarım ise deli gibi bir ileri iki geri
özlemlerim her türlü sarılıp koklaşmadan uzak
göğsüm çarmıhın iki yakası
bir elimde dikenli bir gül diğeri okşamaktan ırak
savrulup ta duruyor kuru bir yaprak gibi oradan oraya
kan kusarken gönlün dilleri
gözlerim çakmak çakmak hayrette hüsran tablosu
mimiklerime sinmiş bu sevdanın korkusu
elleri kelepçeli bir duygu ile titremekte
sokaklar yalınız sokaklar dar kaldırımlar gibi ayak altı
bu gün yine firak bekler gibi gök yüzünde hüzün var
yağmurlarda ıslanmaya hasret yine kuru tenler
bu vakit saadetin matem günü
yine yüzünü asıyor hasret ve özlem
müebbette mahkûmmuş gibi üstüme zimmetli teessür
ömür boyu karanlığa prangalı bir aşka köleyim
yaşamdan ihraç edilmiş bir sevginin musallasındayım
içim içimden geçti geçeli
neden bilebilirdim ellerinin yerde mi gökte mi bağı
yolu izi çıkmaz bir sokaktayım
bir tükenmişlik sendromuna adayım
acizi yet biçareliği
kanayıp duran kesik kesik bağlanışlar
acısıyla kronikleşmiş duygular
benim peşimde sanki de bir gölgeden kuyruk
materyalist bir hisse beşik
ne akıl ne idrak var
tümüyle kifayetsiz davranışlar
özünü almışlar posasını da koy vermişler
ele avuca sığmayan o şuh yakarışı
zamanın rüzgarına takılıp ta kalıyor
gayri göz gözdede durmuyor
ha bir varmış ha bir yokmuş muş gibi
yol ayrımındaki çatallara bağlandık gelmişi geçmişi…
AZAP...(Kadri Atmaca) 11.07.2024