Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
eski şehirler ve tükenen yokuşlar kalmış geride bir duvar yükseliyor şimdi arada örgüsü su olup akar gibi cennet çeşmelerinde cennet çeşmelerinde su olup akar gibi susuzluğun her deminde dudaklar kurumuş
sonsuzluğun gündüzü uzayıp gidiyor gözler yorgun düşmüş zihinler bulanmış
sineye çekilmiş bir ihanet gibi durur bazen bakışlar üstü açık, kıvrılıp uykuya dalmış ve sırtına kar yağmış gibi durur günahlar örtülmek, sığınmak isterler ama nereye gitseler hangi kapıyı çalsalar da sığınamazlar
el ayak kaçmak ister o bedenden göz başka bir oyuğa yerleşmek kalp göğüs kafesinden firari atarken akıl bir başın içinde olmaktan azat edilmek ister
günaha girmek bir anlık karar bir an için şaşalı bir parıltı bir ayak çelmelik tatlı söz güler yüze kanıverir insan gerisi kahreder işte gerisi mahşer
pişmanlık insanın yakasını öyle kolayca salıvermez de hem gölgesi olur her nefesinin günahkarlar bilir öyle rahat edemezler günahın ardından en masum anlarını ararlar ama çocukluğun kapısı önünde paspas olsalar da arınamazlar
gerçek bir günahın affını bilmek neyi halleder kendini affedemeyen bir suçluyu hangi ceza rahatlatır azap vicdanın hükmüne boyun bükmüşken neresi güzel günah işlemenin ama güzel geliyor işte çünkü daha güzelini ne görmüş ne düşlemiş insan güzele kapılmak, insanın mayasında var
günah çirkin görünmüyor ki insanın gözüne öyle tatlı öyle vazgeçilmez ki, sürüklüyor peşinden sonrası yok ki zaten günahın sadece öncesi var ve bir yığın bahanesi
sonunda tövbe ediyorum İlk cüretim için günahıma ilk teşebbüs ettiğim anki imanım için işte tam da dünyanın içindeyim şimdi, şuracıkta aşkın sözünü edememişsem, yanamamışsam cehennem bu eksiği tamamlamak için yarın orada olacak olması gerektiği gibi
ama cennet de öyle olacak, olması gerektiği yerde öylece duracak masumiyet ne kadar geniş duruyor gözde. İçinde huzur dolu, ferah bir ev gibi cıvıl cıvıl çocuk sevinci gibi bahar gibi yeni adım atmış gibi ilk cümleyi kurmuş gibi fırından yeni çıkmış taptaze ekmek gibi…
bir günaha tövbe etmek mi, o günaha hiç girmemek mi hangisi bu bütünün daha çok parçası cennetin varlığı günahsızlığın mı, yoksa tövbenin bir sonucu mu yahut hatasız kul olmaz dedikten sonra elde var cehennem mi en doğrusu hangisi
huzur, dalgasız denizlere benzer hep selamı verilmiş bir sabah namazı gibi sonsuz bir dinginliğe yaslanır yürek kiminin tövbe ederken döktüğü gözyaşı değerlidir kimi geçmişine baka baka bulur yolunu kimi geleceğine tutunarak yol alır kimi bir günahtan sonra durulur kimi sevapla başlar ama erkenden yorulur
ademin kaderidir nihayet kaderimiz önce yasak meyveyi yeriz, sonra tövbe ederiz hayalin gücü zamanın başladığı yerden alsa bizi sırat köprüsünden geçmeye kalksak ve bazen yansak ateşlerde, bazen cennette uyansak
hayal ya, bazen de arafta kalsak... o müthiş gücü bir de böyle kullansak dönsek dünyaya sonra, bambaşka olsak bilmem, belki peygamber aşkından bir kıvılcım sıçrar kalbimize bilmem, belki ademi kupkuru bir topraktan ayıran ruhu yakalarız ellerimizle
şeytan kim ki nefis ne ki aşkı bulana o yücelere gönül vermişlere yol vermeyen kalır mı bu dünyada yanmışları cehennem hiç alır mı
adım İnsan yeri gelir insan olduğumu hatırlamam çok günahım var, kabul ediyorum, tamam Tevvab ve Rahim diye adın var… ben Sensiz sadece acıdan ibaretim ayrılık acısından ibaret.
Seninle sonsuz bir yolculuğun ilk adımlarını attım dünyada yolumu yolundan ayırmam hata tek bir şey için var bunca kainat aşkına kul köle olamayıp da gözümü izinden ayırmam hata
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
susuzluğun her deminde şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
susuzluğun her deminde şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
eski şehirler ve tükenen yokuşlar kalmış geride bir duvar yükseliyor şimdi arada örgüsü su olup akar gibi cennet çeşmelerinde cennet çeşmelerinde su olup akar gibi susuzluğun her deminde dudaklar kurumuş
sonsuzluğun gündüzü uzayıp gidiyor gözler yorgun düşmüş zihinler bulanmış
sineye çekilmiş bir ihanet gibi durur bazen bakışlar üstü açık, kıvrılıp uykuya dalmış ve sırtına kar yağmış gibi durur günahlar örtülmek, sığınmak isterler ama nereye gitseler hangi kapıyı çalsalar da sığınamazlar.
Sonsuzluğun gündüzü, zamanın sınırsızlığını ve hayatın devamlılığını anımsatırken, yorgun düşen gözler ve bulanmış zihinler, yaşamın zorlukları karşısında insanın yıpranışını betimliyor. Bakışlarda duran ihanet, güvenin sarsıldığı anları ve hayal kırıklıklarını yansıtıyor. Yüreğinize sağlık üstadım.
bir duvar yükseliyor şimdi arada
örgüsü su olup akar gibi cennet çeşmelerinde
cennet çeşmelerinde su olup akar gibi
susuzluğun her deminde
dudaklar kurumuş
sonsuzluğun gündüzü uzayıp gidiyor
gözler yorgun düşmüş
zihinler bulanmış
sineye çekilmiş bir ihanet gibi durur bazen bakışlar
üstü açık, kıvrılıp uykuya dalmış
ve sırtına kar yağmış gibi durur günahlar
örtülmek, sığınmak isterler
ama nereye gitseler
hangi kapıyı çalsalar da sığınamazlar.
Sonsuzluğun gündüzü, zamanın sınırsızlığını ve hayatın devamlılığını anımsatırken, yorgun düşen gözler ve bulanmış zihinler, yaşamın zorlukları karşısında insanın yıpranışını betimliyor. Bakışlarda duran ihanet, güvenin sarsıldığı anları ve hayal kırıklıklarını yansıtıyor. Yüreğinize sağlık üstadım.