Canın sağ olsun
Nasılsın diyerek kırk yılda bir kez;
Soracaksan eğer canın sağolsun… Hasret silahını kuşanmış gözler; Vuracaksan eğer canın sağolsun… Çok gördü yüreğim türlü elemi; Sel bastı ağlarken koca alemi; Zahmete gerek yok kağıt kalemi; Yoracaksan eğer canın sağolsun… Görseydin kendini yürek gözüyle; Kırmazdın kalbimi veda sözüyle; Yaramı tuzlayıp hasret beziyle; Saracaksan eğer canın sağolsun… Gitmek var bu şehri yakarak şimdi; Akıl zındanından çıkarak şimdi; Yanımda el gibi bakarak şimdi; Duracaksan eğer canın sağolsun… Son değil kalbime sıkılan kurşun; Son değil sevdadan yediğim vurgun; Ya bana hasretin ya bana sürgün; Vereceksen eğer canın sağolsun… |