SEN SEN OL İNSAN OL
SEN SEN OL İNSAN OL
Ey insanoğlu, İn artık kurulduğun şu benlik tahtlarından Makamı hükümran sanki sıfatların Sırtındaki rengârenk gömlekler Sıfatlar senin değil, Senden değil… Çıkar, at üzerinden sahte kimliklerini… Çıplaktın geldiğinde dünyaya bir anne ve babadan. Sonradan giydirdiler, giysilere sardılar, Bütün övgüler, yergiler, çocuksu koşuşturmalar, Geleceğe hazırlamaktı seni. Birer birer aştın bütün bu engelleri. Ve yeni yeni sıfatlarla tanıştın Sonra bir sıfat taşıdın sırtında kabiliyetince Sana yakıştırılan ya da yapıştırılan Makamlara ait bu sıfatları Kendinden, kendinin bildin. Ardından takıntı oldu sende bu sıfatlar Tepeden bakmaya başladın insanlara Olur olmaz yerde kullanır oldun, İtaat bekledin herkesten itirazsız. Kibrini açığa vurdun. Seni senden alıp mazluma zalim etti, Saygıda kusuru affetmedin. İltifatsız merhabayı fazla gördün insanlara Aslını adaletini unuttun… Aslın… Asaletin topraktı ey insan Varlığın yokluğun toprağa mahkûm. Sen de tutsaktın şu yalan dünyada Herkes sıfatınla severken, Belki de sever gibiyken seni, Sade insan olmayı haram gördün kendine Bilemedin... Gün geldi çekip aldılar koltukları altından Birer birer kaybettin bütün tahtlarını Ne makam kaldı ne mevkiin Yitirince ardına yaslandığın tahtlarını Sipsivri kalıverdin orta yerde. Yüreğine oturmuş olacak ki, Eski sıfatlarını kullanıverdin yine de Bir türlü kopamadın eski sıfatlarından… Artık senin emrinde değildi bu makamlar Kurularak oturduğun koltuklar yok artık altında Yalancı sıfatlar da terk etti seni… Sen sana kaldın makamsız mevkiisiz, Neden kullanırsın ki hala o eski sıfatlarını? Belli ki sen onunla sen olmuşsun. Onsuz yaşayamıyorsun… Ömrünün sürerken son demlerini, Eski itibarını yitirmiş bir kişi karmaşasında, Saygıyla el pençe divan duran yok karşında Kendinle yüzleşme aşamasında, Artık sen seninle baş başasın… Hiç hatırladın mı insan olduğunu? Çırılçıplakken sonradan giydirildiğini. Bu dünyalık sıfatların, Başkan, doktor, hâkim, savcı, avukat… Öğretmen, profesör, amir, memur… Müdür, yetmedi genel müdür, milletvekili bakan... Gelip geçici olduğunu… İşte bu sıfatlardı seni senden alan Sen bu sıfatlara mahkûm ettin kendini Hep bu sıfatlarla yaşayıp ölmekti arzun Bu koltuk, makam, mevki bütün sıfatlar Sırtında taşıdığın yükündü Bilemedin… İşin bitince terk etti bu sıfatlar birer birer, Ama sen ayrılmak istemedin bu yalancı sevgiliden. Çok hoşnut olduğun bu sıfatlar bitirdi seni. Hiç unutmamalıydın; Aslını asaletini, Nerden gelip nereye gittiğini, Mayanı, seni yaşatanın, adam edenin, Hiç unutmamalıydın toprak olduğunu. Sen sen olmalı, Sade insan olmalıydın… İnsan, Makam, mevki, binlerce sıfatla sürer ömrünü Çırılçıplak geldiği şu yalan dünyadan Sırtlanıp çırılçıplak onca sıfat yükünü Terki diyar eyliyor, Ya er kişi ya da hatun kişi diyorlar Makamsız, mevkisiz ve sıfatsız… Topraktan gelip toprağa gidiyor, Aslına rücu ediyor insan… Hangi sıfat, makam, mevki kurtarır ki seni Sen ancak insanlığınla varsın Ve insanlığınla bir değersin. Söküp at artık şu yalancı sıfatları üzerinden! Sen, sen ol İnsan ol... 14.05.2024 |