-2karşı masada bir kız oturuyordu mahsundu bense yakın sayılmam boyu boyuna uzak göz dediğin etten bir üzüm ne bilsin seni seni gören gönlüm bilirdik gözümdeki yüreği bakış edip gönderdik yıldırımlar savruluyor kızdan bana iki gözüm şimşeklenip sulanıyor gündüzün gözünde ay ışıklı etraftaki insanlar konuşup konuşmuyor çaylar dumanlanıp kızı saklayacak güya sesler yükseliyor şehrin göbeğinden kızın gözleri beni arıyorsa görülmeli görülmeli pırıltısı bir isyan veya aşk bayrağı bekliyorum bekleyerek nefesimi olduğu yere gönderiyorum denk gelen nefeslerimiz orta bir yerde birleşti sıcak ve serin üstüne bir buhar patlaması alevli sandalyeler kırılıyor yollar harab ve duman kız hala bakamıyor kaçamaklar da sanki kaçacak sigaram yanardağ gibi olmuş sözlerimi saklamasam yanan taşlar gibi savrulurdu dört bir yanı güzeli çirkine kavuracaktı şimdide hava yanmaya başladı aman insanlar canlarını saklamaya niyetli koşuyorlar ama o orada yemeğini yiyor sakin ölümü aşk gibi bekliyor evet ay düşüyor sokağın üstüne arabalar ezildi sular fışkırıyor vahim ama lezzetli dalgalanıyor elimi gözlerime atıp sakinleşmek istiyorum eller düşerken gözlerden kız kayboluyor gözler gönül dinlemeden ararken kızı bakıyorum baktım bakmışım ki boyu pek kısa ayrıca sıska bana göre değilmiş yani ah diyorum olan felaketlere vesaire düşünemeden gülüyorum kendime ve yaylanıp gidiyorum başka yere |