YOKLUĞUNA DÜŞTÜM
Sıtmalı zamanların koynunda,
Yalnızlığına düştüğüm bir uçurumdu yokluğun. Yokluğunu içiyorum yalnızlığın deryasında Her gün gelirsin diye türlü yalanlarla avuttum kendimi... Ve her gün; Pencere kenarına oturup yokluğuna ağladığımı, buharlaşan cama seni özlediğimi, seni sevdiğimi, adını ise defalarca yazdığımı nereden bileceksin... Bir serçe olup pencerene konduğumu, Rüyalarına uyuduğumu Kirpiklerimin ucunda buz tutmuş gözyaşlarını akıttığımı İçimde fırtına koparan zemheri yazına düştüğümü Yüreği yüreğimde atan kalp ağrılarımın çoğaldığını nerden bileceksin... Yokluğunu yutkunduğum Kim bilir bu kaçıncı gece hatırlamıyorum Yokluğuna düştüğüm bu kaçıncı cehennem bilemiyorum... Sanki kahrolası gökyüzü ikiye ayrılmış Bir yanına sen, diğer yanına ben düşmüşüm Düştüğüm bu yerde sensizim sensiz. Yasakların payımıza düştüğü, itirazların kabul görmediği, ömür boyu bir müebbettir yokluğun bana... Gözlerim yokluğuna sürgün Dışarıda lapa lapa yağan kar, İçimi üşütüyor inceden inceye Loş ışığın karlar üzerine çizdiği Her silüeti sen zannediyorum. Oysa gözümde ki bütün gölgeler, Bir müddet sonra kayboluyor Tıpkı yabancıların karlar üzerinde Bıraktığı ayak izlerinin silindiği gibi Siliniyor ömürden sensiz geçen bir gün daha Rotasını kaybetmiş bir mürettebat gibi Kurtarılmayı bekliyorum asılı kaldığım yokluğunda Bir kuş cıvıltısında duy sessiz çığlıklarımı Mavi göğün aydınlığına düşen sensizlikte hatırla beni Hatırla, gülüşlerimin saklı olduğu dingin limanın koynunda Bütün güzellikleri içinde barındıran saklı kentim, Neredesin? Neredeysen çık gel artık Gel ki uzayıp giden yollara Ve kavuşmayı bilmeyenlere inat Kavuşmayı öğretelim sevenlere Gel ki hasretin üzerine mutluluğu giydirelim seninle. Gel ki barışın kucağında özgürlüğe yürüyelim el ele... Gel ki sevgisizlik hastalığından dünya kurtulsun ve sevgiye doysun insanlık... 01.04.2024 |