bir beste dolanır ya insanın diline ara sıra tatlı bir sızı gibi düşer ya gönle ben de bir tatlı nağme tuttursam şöyle fırtınası yağmuru kendimce
her şeyi koyup bir kenara aşk olsaydım onun kalbine dolanırdım yanında üçyüz sene uyurdum
bir balık olsaydım kendimi onun denizine atardım yahut bir zümrüt kalem levh-i mahfuzu yazan belki üzerime ant içerdi Yaratan mürekkebi aşktan olurdu
bir gün olsaydım günler içinde ademe ruh verildiği gün değil de onun doğduğu gün olurdum adıma yevmil-isneyn derlerdi asırlarca
bir yıldız olmuş olsaydım alemlere rahmet olacak son nebinin yıldızı süreyya kadar güzel parlardım şu gökyüzünde
belki bir güvercin olurdum sevrde yuvasının üstünde bekleyen bir ilahi muhafız yahut ağını bir çelik zırh gibi ören ankebut bir ebabil mesela ebreheye taş yağdıran
bir mekke şehri de ben olsaydım ihanetin bin bir türlüsüne uğrayıp zincirleri kırmayı ondan öğrenseydim zemininin altını kazanlar olsa da ayakta kalmayı ondan öğrenseydim vuslatına talip hürriyetine ayarlansaydı zamanım kabe duvarlarında bir kerpiçte ben olsaydım aşkların acıların ve gözyaşlarının yaşandığı yer yüreğin sızladığı yer birde ben olsaydım
mescid-i nebinin yoldaşı uhutun komşusu bir bedir kuyusuda ben olsaydım sadakatimi hiç kaybetmezdim şehadeti yaşamış eshabın hatırına çöl zindanında imanını tazeleyenler adına gözlerinin önünde ailesinin her ferdini kaybedenler aşkına şahadet şerbeti içen bir yasirde ben olsaydım
bir özleyende ben olsaydım merhametin terk edildiği yerde unutuluşun ve hamasetin uçurumlarında bilalin ezan okuyan içli sesi ben olsaydım gök kubbede yankılanan o kutlu sesi dinleyen o dağların taşları o mukaddes şehrin sokakları birde ben olsaydım
mescid-i aksada bir mihrap yiğitlerin mekanı nebilerin makamı gözlerdeki ümidin kıvılcımı avuçlarda hiç bitmeyen dua kalplerde hiç dinmeyen hüzün kaderin üstündeki kader kerim kitabın nice surelerin ve ayetlerin tecelligahı nice kıssaların zuhur yeri birde ben olsaydım
*
sonsuzluk yolculuğunda kainatın efendisinin geride bıraktığı bir ayak izi çevresiyle beraber mübarek kılınmış o yüce nebinin miraca yükselirken üzerine bastığı muallak kayası yeryüzünün göğe açılan kapısı bir ucu göklerde yükseliş ve yücelişin dünyada ki bir durağı da birde ben olsaydım
utancımızdan yüzüne bakamasak da bizden asla yüz çevirmedin seni sevmekten başka muradımız olmadı seni görmekten başka hayal kurmadık bahtımız düştü senin bastığın her karış toprağa seni hasretle bekleyen bir medineli de ben olsaydım
* mescid-i haramda duaya duran aynı safta Rabbine yakarmakta olan biri de ben olsaydım acıları dindiren zincirleri kırılan bütün peygamberler aşkına sende yeniden secdelere varmak isterdim inananlarla kıyama durmak affa layık olanlar arasına katılmak huzuru bulanların huzurunda nasiplenmek isterdim
senle süleyman mabedinin ihtişamını seyre dalmak isterdim yakup ile yusufa gözyaşı döker kavuştukları gün vuslatın sevincini yaşamak isterdim miraçta enbiya efendilerimizle saf tutmak seni taşıyan buraka imrenerek bakmak isterdim
bizi bu ıssız çöllerde aç susuz bırakıp kenan illerine mi döneceksin ey ibrahim yoksa bunu senden Allah mı istedi diyen hacere evet Allah istedi dedi gitti ibrahim ben de ibrahimin itaati hacerin çırpınışı olmak isterdim ve onun tevekkülü ve onun suskunluğu ismailin susuzluğunu gideren bir damla su olmak isterdim zemzem olmak isterdim
yusufu çekemediler ay ışığı gibiydi yüzündeki nur attılar bir kuyuya kurt yedi deyip kanlı gömleğini getirdiler yakuba bir kuyu olsaydım yusufu saklardım dibimde ve rüya olsam yusufa görünürdüm hayra yorsun diye bir gözyaşı olsaydım eğer yakubun kanlı gözyaşı olurdum yusufa kavuştursun diye
aslolan kendini bulmakmış meğer kendini bilen Rabbini bilirmiş madem kendimi bulmak isterdim çölde toprakta güneşte ve ayda İns-ü cinde melekte arıda balda çiçekte her yerde kendimi arardım zifiri karanlıkta yahut apaydınlıkta belki zamansızlıkta bir sır olsaydım sağ elimin verdiği sol elimin duymadığı olurdum
* heybetli dağ olsaydım onun Rabbiyle muhabbet ettiği hira olmak isterdim kökümden sökülüp yükselirdim iman etsinler diye bir nehir olsaydım nil olur musayı firavunun sarayına götürürdüm bir deniz olsaydım kızıldeniz olur musaya yol verirdim musanın Rabbine iman ettim demesine aldırmadan firavunu boğardım
bir günah olsaydım ademin affa uğrayan elma ısırığı olurdum bir dua olsaydım yunusu balığın karnından kurtaran o makbul dua olurdum bir iğne bir iplik olsaydım idris nebinin elinde olur her geleni giydirir kuşatırdım
Allah her yerde ben O’nu arıyorum aklım tozu dumana katmış halde bütün mesafeleri dolaşan yunus olmak isterdim içim içime sığmazdı bu sevda yüzünden
ateş olsaydım nemrutun yaktığı olur yakmak istemezdim ibrahimi selim ve serin alevlerimle güle dönmek isterdim
kaçın yuvalarınıza süleyman’ın ordusu geliyor derken sultan süleymanla göz göze gelen ve onu gülümseten o karınca var ya işte o karınca ben olsaydım keşke yok olur giderdim neml suresinin başkahramanı ben olurdum
* meryemin içinde ibadete çekildiği o mekan ben olaydım kendisine cennet meyvelerinin indirildiği mihrap olaydım annesinin kucağında dile gelen isanın ilk kelamı isanın göklere ulaşan son yolculuğunun ilk durağı zeytin dağında üzerine yemin edilen bir zeytin ağacıda ben olaydım bir gece mekkedeki mescid-i haramdan mescid-i aksaya getirilen muhammed mustafanın bir güzergahı ben olaydım
ibrahim halilullahın en çok sevdiği şehirde bağrı yanık bir sakinde ben olaydım Allahdostu nice peygamberin geçtiği toprak kuş uçmaz kervan geçmez o vadide hacerin say yaptığı çölde bir kum tanesi de ben olaydım
kurda kuşa karıncaya rüzgara hükmeden kral peygamber bir süleyman ben olaydım ötelerden haber getirseydi bana hüthüt kuşu zalim ve güçlü calutu alnından vurarak düşüren davutun attığı sapan taşı gözleri bağlı elleri kelepçeli başı dik ve mağrur yürüyen on beş yaşındaki bir filistinli cesur çocukta ben olaydım
ihanete uğrayan şehit peygamberler zekeriya ve oğlu yahya olaydım keşke o peygamberlerin kanına karışan toz toprak tekerrür eden bir şehadet ve şehitler diyarı olaydım göğü çınlatan bir ah kan ve gözyaşı dolu bir mahzende ben olaydım keşke
daha neler neler olmak ister bu kemter kul mazlumların ahını almak için ad rüzgarı olmak ister arim seli olup zulüm duvarlarını yıkıp geçmek ister iyiliğe eremeyenlere bir semud çığlığı olmak ister yaşandığı zaman ve mekan tükendiğinde o bir tek sayha olmak ister
al-i ibrahimle kucaklaşmak isterdim al-i imran ile kaynaşmak meryeme mihraptan gülümseyen bir ışık olmak isterdim isa ile son akşam yemeğinde buluşmak zekeriyanın yanında duasına amin demek isterdim nebi musayla çölde yürürken hızırın yolculuğuna tanık olmak isterdim dudağından dökülen bir çift sözde ben olmak isterdim
* biz aydınlığımızı hiç kaybetmedik kaldığımız dünya zindanlarından senin mabedinin güneşiyle uyandık sana ümmet olmanın şerefini yaşadık miraca çıkmış bir peygamberin ümmeti olmakla taçlandık
yakındır dirilişimize tanıklık edecek gün suskunluğumuzun çığlığa dönüşeceği gün acizliğimizin son bulacağı gün ölümün ayrılık değil vuslat olacağı gün sonsuz rahmet sahibinin merhametini nasipleneceğimiz gün
dergahının ışığı yedi renge büründü ışığın ayak sesi sonsuzluğa yürüdü ey yar yüreğimi yar bak içimin narına utanırdı kendinden şu çehreni bir görse ah bir uyansa ruhum yeni bir yol açsa yepyeni keşiflere kendini yeryüzüne atışı gibi yeniden insanlığa sunsa
hüzünlü gönlümde dirilmenin gücüyle ahlar fışkırır gökyüzüne doğru toprak çatırdayarak yarılır gövdelere geçit vermek için göklere erişen nefesler sımsıkı kapatılan bir elin rahatlayıp açılması gibi sıcaklığını salar her tarafa heyecanla coşkuyla dolar senin varlığını hisseder gibi saklandıkları kuytulardan sökün edip gelir tüm isteklerim
içimiz mi kor yoksa ruhumuz mu alevden perde yüreğimizin menzili lav dağıyla yarışır ne hicranla yanan şeyler kalır kederimizin her zerresi düşmüş devasız derde secdemizin saf duruşu sana yönelir de usumuzun her sözcüğü bilinmeze karışır
*
biz ümidimizi hiç kaybetmedik hakkında yapılanlara hiç razı olmadık senin bastığın yerlerde serinlettik alınlarımızı senin avlunda koşturduk çocuklarımızı hüznümüz anlamayacak olanlar etrafımızı sarsa da onlara aldırmadık yenildiğimize hiç inanmadık seninle vardığımız secdeler zaferimiz oldu seninle durduğumuz kıyamlarda tutunduk hayata ruhumuza dokunan elinle erdik huzura
kirlenene kalplerimize rağmen bizimle küs olmadın nice tevhit mücadelesinin şahidi oldun her taşında senin hatıran ve göz izin var uhut vadisinde hicret müjdesini bekleyenlere
biz inancımızı hiç kaybetmedik senin kubbenin altında dindirdik en şedit sancılarımızı senin mekanında tanıdık vefayı vefasızlığı sözüne bağlı kalmayı yanlışlara sapmamayı biz yanı başında öğrendik inandığımız yoldan dönmemeyi buldurduklarını kaybetmemeyi biz yine seninle öğrendik
zaman perdesi kalkıyor topraklarında büyüleyici bir mekanda zamanın dışında efsunlu bir anın içindeyiz tüm zamanları cem ediyorsun cem makamında geçmiş ve bugün iç içe geçiyor sen ki hakikatin en uzun hikayesisin
acılarını unutup bizi avutan içimizdeki gülleri sulamaktan asla geri durmayan resul biz usumuzu hiç kaybetmedik sana yapılanları unutmadık öyle yaşadık bunca zaman senin bir hatırana dokunulduğunda cümle müslümanların içinin sızlayacağını ümit ederek yaşadık sen incinirsen secdeye varan tüm müminlerin incineceğini bilerek yaşadık
bu handa bir yolcuyum bir soluk alasım var bir abdest alıp da bir namaz kılasım var secde ettiğim her anda kendimi bulasım var
padişahlıkta gözüm olsaydı olmuşken sultan süleymanın tahtına ben kurulurdum her şeyi koyup bir kenara aşk olurdum senin kalbine kurulur sittin sene uyurdum
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yüreğin sızladığı yer ben olaydım şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yüreğin sızladığı yer ben olaydım şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Maneviyat zengini dizelerde ebedi saadete, güzelliklere ve nimetlere erişebilmedeki arzu ne de güzel işlenmiş. Usta kalemi tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla.
Manevi duygularla bezenmiş okunası harika dizelerdi, dilerim dileklerinden senin için en hayırlısı olur. Öyle olurda muradına eresin. Gönülden tebrik ediyorum. Kaleminiz daim ilhamınız bol olsun. Saygı sevgi ve muhabbetle şen ve esen kalınız.
bir beste dolanır ya insanın diline ara sıra tatlı bir sızı gibi düşer ya gönle ben de bir tatlı nağme tuttursam şöyle fırtınası yağmuru kendimce
her şeyi koysam bir kenara aşk olsam onun kalbine dolanırdım yanında üçyüz sene uyurdum
Bu güzel şiirinizin yankıları hâlâ içimde dolanıyor. Duygularımızın ve hayallerimizin bir müzik eseri gibi çalınması ne güzel bir duygu. Sizin nağmeniz de bana tatlı bir sızı gibi düştü. Kalbinizin en derin köşelerinden esen o fırtınalı yağmurları, içimi ıslatarak beni de sarsmıştır. Aşkla, huzurla ve tatlı nağmenizle dolu nice güzel günler dilerim. Bu benzersiz macerada, kaleminiz pusulanız olsun. Şiirlerinizle huzur dolu zamanlar yaşatmanız dileğiyle...Teşekkürler.