DARAĞACI
Her şafakta darağaçları kurarım kendime,
Sıyrılır çıkar ruhum, tabure tekmelenince, Seyreyler uzun uzun sallanan bedenimi, Uzlaşmaz kavgaları başlar yeniden, Ruhla bedenin. Sen astın, ben astım, Nedenli, nedensiz bir kör dövüşüdür, Her asılmışlığımda, Suç ve suçlu arar dururlar, Celladın karşısında. Ne kadar trajikomik ve de basit oysa, Suç işleyen benim, cezayı verende, Bitmeyecek asla, suç ve ceza, Kuracağım yeniden yeniden,her şafakta, Ayaklarımda tabure, boynumda ip, Devam edecek yaşamım gün ışıdığında, Yarınlara yepyeni şekiller verilip. Tükenmez işkenceler gibi gelir seyredene, Tamamlansın isterler mutlaka bu infazlar, Öfke kusar durmadan başka becerikli cellatlar. Bütün bir yaşamın içine tükürüp gitmek var ama, Bilemez kimse neden, niçin tamamlanmadığını, Ah o içimde gülümseyen haylaz çocuk var ya, Her defasında vakit var der, tutar ayaklarımı. Titreyen bir mum alevi gibi gider gelir, Ölümle yaşam, Yarınlar merakı içinde, Devam eder gider yaşam kavgam. Suç, suçlu,irademin göreceli kavramları, Bırakın ey ruh ve beden bu anlamsız inadı, Bilin ki, İnsandır aslında kendi kendinin celladı. Esel Arslan 2008- Antalya |
Bilemez kimse neden, niçin tamamlanmadığını,
Ah o içimde gülümseyen haylaz çocuk var ya,
Her defasında vakit var der, tutar ayaklarımı.
-yola devam
eyleme de...