ŞEHRİN DÜŞ YAKASI...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Mahcup bir dünde saklı kaybettiğim gülüşlerim ve o pencere pervazı, azizim… Gönülsüz bir şiirdim öncemde öykündüğüm de değildi hani Şiirden şiire sekeceğimi bilmediğim bir âlemde Alametifarikası sözcüklerin Yere serili bir kilim Kıyıldığı kadar içim Kıyamda ve nöbette geçen vaktim Sırma saçlı yârin şeceresi… Çocukluğumu iliştirdiğim Düş yakasına şehrin Düşmek bilmeyen yakasından Rumeli’nin Açık ara farkla önde dik yokuşları Üsküdar’ın Mağdur edildiğim iklimde seken Veryansın Dolu hükümleri karanlığın. Dik alası yalnızlığın Diklendiğim o zümre Adeta bulutlarda saklı öz alt küme Hani, özü sözü bir olmalı derken insanın Köze sokulan umutlarım Yürek tarhında devşirme sancılar Kaynakçası kâh ölüm kâh umut Parmaklıkların arkasından Kendime b/aktığım O kuru dere yatağında sözcüklerin Bir batında doğan Gün ve gece Nasıl ki münferit İki asil kelime. Mağduriyetin ve iklimin İlla ki sevginin ikilettiği Özlem yüklü her sure Rabbe dönük yüzünde asaletin Tası tarağı toplayıp da çekip gitmenin Nezdinde, Meylettiğim hüzün sarmalı Mazhar olan kara geceye Bazen bir sarkıt misali Bazense bir dikit Erimeyi reddeden o buz dağı Her kuşun eti yenmez, azizim Kurşun ağırlığındaki yorgunluğumdan Sökün ediyorum. Dik başlı Sözcüklerle Başı dimdik kalemimle Diklendiğim kadar evrene Kum döküyor ruhumun saati Vaatleri kayıp mısralarda Uçuşa geçiyorum. Rengi solmuş çiçeklerin Polen rüzgârında esip gürlüyorum Eşref saatini beklerken ömrün Demlendiğim yorgun kırık bardaklarla Kıtlama yapıyorum Her şiiri çaya bandığım Deminde imgelerin Nice yorgan nice gemi yakmışlığım Ve işte ihbar ediyorum. Yüreğimin zikrine denk düşen Fikir ve sevgi yoksunu fukara mısralarla helalleşiyorum Şehrin şakıyan yakasına konduğum Yetmedi direncim saklı Düşmek bilmezken yakamdan Aşkın hicvinde suskun Bir bedevi misali Öykünüyorum önceme. Ve tembihli olduğum babadan Yadigâr öğretilerin Külliyesinde nöbet tutan bir emir eri Varsa yoksa aşkın tarifesi Tahsis edilmemiş sevinçler irsaliyesi Aşkın bazen hicreti Bazen körüklenen özlemi Yâd ellerde misafir Eylendiğim Kul hakkına girmediğim kadar Kulluğumu sunarken Rabbime Her kusurumla eşleşen affı yalnızlığın Köhne binalarda esen rüzgârın Kırık ön dişleri Ve işte misilleme yapan zemheri zebani Aşkı itekleyen bunca zalimi Alt ettiğim kadar Üst çıkan yüreğin defolu mahiyeti. Aşka aş eren bir bedevi Issızlığının kundaklandığı Her satır arasına zimmetli Yüreğin taşan külünden ziyade Aşka mahal veren hiçliğin esintisi Varların yok Yokların var edildiği Ne çıkar ki hem? Zimmetli olduğum kadar şiire Kaçan kovalanır misali Yedieminde unutulmuş defteri kebiri Tahsis eden kaderin nezdinde Kâh İlahi Gülüş Kâh azaplı yok oluş Alametifarikası yalnızlığın Mazhar olduğum Samanyolu Ne Kutup Yıldızı ne Zühre. Köhne lahitlerin mermer dokusu İnşa edilesi o mezar taşı; İhya edilesi Ruhun körüklenmiş nazı Niyazımla baş koyduğum Hak yolunda Tutulduğum aşkın kükreyen ikbali Ermekle sonlanmak arasında bir yerde Başa döndüğüm her şiirin kurşunlanan sureti Saati kurmakla Döktüğü kum misali Yıkıldığı kadar mabedim Yaktığım ateşi yaydığım yaylım ateşi… |