Kabuk
Şehir sandığım yer, esir olduğum muallak,
Kalbimin ta içine tesir eden kuytuluğun çığırtkanlığı, Geçmişim tepetaklak, yarınlarım allak bullak, Zamanın kirli kucağında kıskıvrağım. "Daha çok taşır" dediğim dizlerim; Kapaklanıyor artık küçücük taşta bile, Kaburgalarımda atmasını beklediğin kor bir gülle, Ölümle haşır neşir sözcüklerim, Böyle çürük bir kabukta, Aşk bir tokat, sille, bir hile, Hareketsizlikte ya da her yeni adımda başkalaşır çilem, Boşluğumdaki yankılarla öpüşür boynumdaki zincirler, Ve ben, karanlığımdaki gölgelerde grileşirim git gide, Adileşirim, canileşirim kendime, İyileşirim bir hücrenin kıyısında, sonunda, Kafeste, kutuda, Tabutta. |