Âşiyân yüzlüGecenin koynundayım, saç tellerimde sızı, Bakışlarım saplanmış, kaldırım taşlarına. Silinmiş âsûmâna, seni yazdığım yazı, Şahidim kalem kâğıt, süzülen yaşlarına. Âşiyân yüzlüydüler, yazılan harf ve hece, Yırtılan bir rüyaydı, satır başında kalan. İp takarken mazinin, gözyaşlarına gece, Anladım nasıl olur, eyvahlarımda talan. Karşımda raks ediyor, kırık aynada ağıt, Evsafını kaybetmiş, şekiller var karşımda. “Ayrılık vakti” diyor, yazarken kalem kâğıt, Yağma çoktan başladı, gönül adlı çarşımda. Beyhude sorularım, soruların içinde, Dalga dalga vuruyor, yüzüme hasret yeli. Ben bende muhacirim.. aklım neden, niçinde! Bekler mi beklenmeyen, yolcusunu sevgili? Rugan ayakkabımın, topuğu yere saplı, Çivilenmiş gibiyim, ne ileri ne geri. Hatıra defterimin, üstü tozlarla kaplı, Okumaya yetmiyor, nemli gözlerin feri! Kıvrık dudaklarını, diş seslerinle kanat, Ses tellerim yanıyor, ” dursun saatler dursun”. “Ey hicranlı sabahım, beni, yeniden donat! Ya da kör avcı benim, yalnızlığımı vursun”. Yüreğimden taşanla, doluyor öksüz dere, Kum tanesi gibiyim, akışlarında suyun. “Al götür beni dere, bendin taştığı yere, Hırçın akan suların, gözyaşlarını duyun”. Zifir çekti karanlık, çözüldü ümit bağı, Bulutlar sessizliği, şimşekleriyle yaksın. Sol yanımdan çıkardım, hamal yükünde sağı, Benden kalan ne varsa, yağmurlarında aksın. Mücrimin şer bahşişi, yaka cebinde koksun, Yudum yudum içmek var, şimdi sende vefâyı. Yusufî zindândayım, yanı başımda yoksun, İğneli gömlek gibi, giymek kaldı cefâyı. Son sigaram bitiyor, son efkâr voltasında, Kulaklarım tarıyor, yere düşer mi sesin? Makberî’den son eser, intizâr Delta’sında, Ve hâlâ bekliyorum, söylesene nerdesin? Makberî – Ahmet Akkoyun…………27/09/2008……….00::02………….İst |