eylül döküntüsü
kan kokan gecenin ortasında
pençeleri hazır bir kaplan ar damarı çatlamış yalnızlık ve oynaşmada kollarında yalan bir sokak külhanbeyinin her yer karanlık da pür nur değil o mevki küf kokulu soğuğunu çoktan koymuş içimize kimdi…neydi ve nasıldı bilsek değişecek miydi şimdi sen orada…uzakta bense… doruklarda ve doyumsuz sevişmelerde soğuk sokak aralarında kendimle kendime lanet edercesine tut...ma ellerimi kirliyim artık ben en az yalan yansımalı aynalar kadar göğsümde bir eylül döküntüsü boynuma geçirilmiş bir yular hüznüm bükülüyor damlalar bulutlardan ve soluk aldırmıyor boğazımdaki düğüm söyle sevgili kaç kez devirdin şişeyi de kızılını içine hapsettin bütün meyin kaç kez gittin kıyısına da uçurumların adımını son anda geri çektin acısını göğsünde duyumsayıp ve söyle kaç kez güz yağmurları yarenlik etti göz yağmurlarına sen hiç benim kadar sevdin mi? ha... söyle! … … … görmesin gözüm öyleyse neredeysen oradan geriye dönme …dönme Atilla Güler |
kaç kez güz yağmurları yarenlik etti
göz yağmurlarına
.........
her nefeste,
tükeniyorum en sesli gözyaşımda,
alışıktı pınarım,
doğuştan kuru yaşlara,
ağlamak kötü şey diyorlar,
oysa,
büyük ağlıyorum yalnızlığıma....
kutlarım..