1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
507
Okunma
Bir tel
O bir tel ki rabıtası oldu iki yüreğin
Yürek çemberinde hüzün oya / lanıyordu duman duman
-Aklına mı küsmüştü, aklına mı yanmıştı kadın?-
Yanmalı dedi adam
Ne güzel!
Yürekteki hezanla hüzünler örülüyorken damar damar
Canın şavkında dans ediyorken cevval rakkase haz/an
An be an
yanmalı dedi kadın.
Doldurmuşlardı dibi delik yüreği sevdalılar
İlk maviyi içmişlerdi
Gece serkeş ve kendince sert
Yalnızlık bulaşığı ay ışığı
Yıldız yıldız göz kırpan umut
Tek zaafı zifiri sek kalamayışı gecenin
Bir tel boyu
Taş plakta dönen geceler şarkısına
kendilerini katıp
Zil zurnalıktan çıkmışlardı kadın ve adam.
Kendilerine geldikçe, geliyorlardı
Varamıyorlardı
Öyle uzundu ki yolları
Gördükçe göresi geldikleri / görestikleri düşün esrikliğinde perdeler sökülmüş
pencere uçar olmuş
duçar olmuştu düş.
Cennetti tavrı da küskünlüğü de
Cinnet değildi bir gerçeğin farkına varışları
Sevdanın ek dili vardı kendince
dilek yoktu lügatinde.
-Abecesi geceden illâ ki gündüze evirilen ah sevda-
Ve henüz bilinmeyen bir sebepten
topyekûn bölündükçe bölünüp
sebebine koşan ağıt.
Yürek ağıyor bak dedi kadın
Gökyüzüne baktı adam
Uçan pencereden bakiye hüzünler yağıyorken mavi boşluğa
Hazan renkli yürekler ağıyordu sevinçten.
İç gözlerimdeki buğuyu dedi kadın.
İçti adam.
Dansın en onulmaz koreografisinde
küstü koreografi dansına.
Yüreğin doğasındaydı sevda
bir doğaçlama ki…
Bir tel dedi kadın
yüreğinin lifini sardı adam
gözlerinin buğusuyla rulo etti bir teli.
Aklıma yanmak nedir ki
gönlüme yanayım dedi kadın.
Yüreğini yaktı adamın.