Tel Tel / Yürekteki YankınBir tel O bir tel ki rabıtası oldu iki yüreğin Yürek çemberinde hüzün oya / lanıyordu duman duman -Aklına mı küsmüştü, aklına mı yanmıştı kadın?- Yanmalı dedi adam Ne güzel! Yürekteki hezanla hüzünler örülüyorken damar damar Canın şavkında dans ediyorken cevval rakkase haz/an An be an yanmalı dedi kadın. * Doldurmuşlardı dibi delik yüreği sevdalılar İlk maviyi içmişlerdi Gece serkeş ve kendince sert Yalnızlık bulaşığı ay ışığı Yıldız yıldız göz kırpan umut Tek zaafı zifiri sek kalamayışı gecenin * Bir tel boyu Taş plakta dönen geceler şarkısına kendilerini katıp Zil zurnalıktan çıkmışlardı kadın ve adam. Kendilerine geldikçe, geliyorlardı Varamıyorlardı Öyle uzundu ki yolları Gördükçe göresi geldikleri / görestikleri düşün esrikliğinde perdeler sökülmüş pencere uçar olmuş duçar olmuştu düş. Cennetti tavrı da küskünlüğü de Cinnet değildi bir gerçeğin farkına varışları Sevdanın ek dili vardı kendince dilek yoktu lügatinde. -Abecesi geceden illâ ki gündüze evirilen ah sevda- Ve henüz bilinmeyen bir sebepten topyekûn bölündükçe bölünüp sebebine koşan ağıt. Yürek ağıyor bak dedi kadın Gökyüzüne baktı adam Uçan pencereden bakiye hüzünler yağıyorken mavi boşluğa Hazan renkli yürekler ağıyordu sevinçten. İç gözlerimdeki buğuyu dedi kadın. İçti adam. Dansın en onulmaz koreografisinde küstü koreografi dansına. Yüreğin doğasındaydı sevda bir doğaçlama ki… Bir tel dedi kadın yüreğinin lifini sardı adam gözlerinin buğusuyla rulo etti bir teli. Aklıma yanmak nedir ki gönlüme yanayım dedi kadın. Yüreğini yaktı adamın. |