İstanbul ResmiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sevemedim seni Almanya! Böyle giderse sevemeyeceğim de… Her geçen gün çevremde kimsenin kalmadığını düşünüyorum. Aile çevrem uzaklarda. Yanımda, yakınımda eşim ve çocuklarım var. Rabb’im onları bana, beni onlara bağışlasın! (Mevla’m bütün ailelere hayırlı geçimler ihsan eylesin!) Almanya’ya ilk geldiğimde her şey ne kadar da güzel, ne kadar da sütliman görünüyordu. Dil kursuna gidip gelmeler… Evlerde -içi boşta olsa- kahkahalı muhabbetler… Evlenince her şeyin, herkesin değişeceğini nereden bilebilirdim ki? Belkide ben değişmişimdir? Neticede adım adım yalnızlığa sürükleneceğimi nereden bilebilirdim? Diyar-ı gurbete ilk geldiğimde duyardım; “Falanca Türkiye’den geldi de kardeşiyle küs. Filancanın babasıyla arası açıldı.” vs. Olmaz, olamaz diye düşünürdüm. İnsan, özbeöz kardeşine karşı nasıl olur da buz gibi davranır? Hangi sebep evlatla atasının arasının açılmasına neden olabilir? Demek ki sebep bulunuyor ve yine demek ki bu sebebin öyle ciddi bir şey de olması gerekmiyormuş. Gözünün üzerinde kaşın olması, darılmak için sebep olarak yetip de artıyormuş meğer! Ne zaman yalnızlık duygusuna kapılsam kadim dostlarımın daveti yetişir imdadıma. Kadim dostlarım kim mi? Elbetteki kitaplarım. Onlarla saatlerce muhabbet ederim. Hani sabahladığımız zamanlar da olmuyor değil arada bir. Bir gece yine kadim dostlarımla muhabbet ederken şehirlerin şehri İstanbul’u özledim. Bu özlem gayri ihtiyarı bu dizeleri yazmama vesile oldu… Yusuf Akkaya Bir İstanbul şiiri kaleme alsam, Elleri gibi yüreği de narin bir ressam En ince ayrıntısına varıncaya dek Yapsa, yapabilse bu resmi... Sahilde bir bankın üzerinde Oturmuş olsa iki sevgili, Öyle ki elleri gibi gönülleri de Birbirlerine sımsıkı kenetli, Gözlerinden okunsa sevgileri Ve Kız Kulesi olsa aşklarının şahidi. Dalgalar şarkılarını söylese, Martılar vokal yapsalar, Gök yüzü takınsa en güzel mavisini, Arada bir gülümsese beyaz bulutlar... Ta uzak iki tepeden iki camii Göz kırparken birbirlerine, Hep erkek olan değil ya, Bu kez roller değişse, Kız olan gönülden gelerek, O iki mübarek kelimeyi, Yanakları pembeleşirken Fısıldayıverse usulca... O iki kelime, ulu orta, Bağıra çağıra söylenmemeli! Öyle bir içtenlikle söylenmeli ki, Muhatabını tir tir titretmeli. Bilmem nasıl yansır tuvale “Seni seviyorum” cümlesi? İstanbul bizatihi aşktır, Teferruattır gerisi... Yusuf Akkaya |