ELVEDA YÜREĞİM...
ELVEDA YÜREĞİM…
Tık tık tık... Kapı hüzünle açıldı yine... Merhaba dedim,usulca içeri girerken... Merhaba yüreğim merhaba bak yine ben geldim... Tanrı misafiri değil gelen benim ey yüreğim,nefesinim... Beni kucakla sarıl sıkıca,o kadar ihtiyacım var ki iki tatlı sözüne... Neden bu suratın asıklığı,sesinde kaybolmuş gibi tadı sanki sevginin... Yok yok yok... Bu duruşun var bir sebebi... Yani duruldu mu esen rüzgârlar birden... Bitti mi o heyecan,o bitmez sandığım gecelerin neşesi... Böyle suskun oluşunun suçlusu kim,hangi şiirde bıraktın hayallerimizi... Yorgunluk mu yoksa bir kaçış mı,seni erkenden bensiz düşlere uyutan ninni… Nedir bu karanlığın hiddeti,ne çabuk unuttun verdiğin onca güzel vaatleri… Sus sus sus… Sakın konuşma, anladım… Beyhude yere kirletme kelimeleri… Anılarımızı da anma boş ver sil gitsin… Yalnızlığa nikâh kıydı artık dul kalmış kaderim… Hani ! Ne düşlerimiz vardı, hani ! İçinde ben gülen evim… Nerede deniz, hangi ıssız çöle göç ettiniz eyy martılar,çığlıksız kaldım geri gelin… Yine.. Aşka.. Zamansızım.. Işıksız... Karanlıklarda... Oysa ,hayat ipinin en zayıf lifinden tutunmuştum yaşamaya.. Aşk’ın yolu diye yatırmışım sol yanımı bir celladın pamuk kılıcına.. Yaralı ömrüme acımadın,nasıl da kıydın astın o can ağacına.. Şimdi en afilisinden bir merhaba, hediyem olsun sana ey elveda.. Demlenirken buğusunda küflü zaman,erken gelir buğuz’a ferman Matem-i ölümü unut ey yüreğim,çoktan çöle döndü içimdeki asuman, Söndür ışıklarını ey gözlerim ,şimdi her gündüzüm bana akşam, İhram-i ikrâra büründüm,ey hat! asi ruhumdur artık arafta yanan… . . . . . . . . . ecedemet… |
usta kalemin daim tebrik ederim
Selam ve aygılar