LABİRENTDünyayı küçücük bir odadan gözlüyorum; Odam, ’iğneli fıçı’... Keder, neş’e, sevgi, kin...Hepsini özlüyorum; Duygular, ’arap saçı’... Beynimde helezôni vehimler kuruyorum, Oysa, düz çizgiler çok... Aynaya her bakışta, bir boşluk görüyorum; Akılla izahı yok... Beynimdeki karanlık, ışığa göz yumuyor; Hiç Güneş görmemiş ki... Çözüm diye, ölümden bile medet umuyor; Oysa, hiç ölmemiş ki... Gün, batarken mağripten çapkınca göz kırpıyor, ’Benimle gel’ der gibi, Yolculuk zamanını suratıma çarpıyor Hep, alay eder gibi... Çan sesleri, ezanlar ve dualarla dolu Bir yere girmekteyim; Günah ağaçlarıyla tıkamışlar bu yolu; Sanki delirmekteyim... Beynimde; çivi-çekiç, yüreğimde; bir matkap Durmadan çalışıyor, Plâklar paramparça, boşa dönüyor pikap; Ebed’e alışıyor... Bataklık kenarında, bir ’felsefe sorusu’; Boynu bükük bir kamış, O çamur deryasından umudu; bir yudum su! .. Çaresiz, çok susamış... ............................. Dünyayı, kör gözlerle, odamdan görüyorum, Odam; ’iğneli fıçı’, Uçsuz, bucaksız çölde, hep suya yürüyorum; Lâbirent, ’arap saçı’... Ünal Beşkese |