CENNETİN BİR KÖŞESİNDE
Şifrelenmişti sancılar
İç yakıyordu karanlığın kini Cennetin bir köşesinde Sarı hırkalı bir kadın yürüyordu dalgalı saçlarıyla Uzun bir yolculuğun ardından Sırlı bulutların hünerlerinden doğmuştu aydınlığın sesi Ama bir türlü ölçülememişti rüzgarın kuvveti Çıldırmıştı zaman... Antik kentin bir köy evinde Hatırı sayılır insanların Şaşkın bakışlarında sıkışıp kalmıştı arzular Kızgın ateşin dumanı sarıvermişti herbir yanı. Ruhlar yorgun Bedenler dirençsizdi... Duman başını alıp gitmişçesine Durmadan uzuyordu mesafeler. Gecenin demine doğru ilerlerken Bir bir sönüyordu meşaleler. Habire çıkmaz sokaklar beliriyor Ateşten gömlek giymiş Hasrete meyil vermiş kurallarla Sorguya çekilmişti aşklar. Zifiri karanlığın arasından Güzel saçlarıyla herkesi büyüleyen kadın çıkagelmişti atıyla. Güzelliğinin verdiği azimle dört nala koşar gibi kendine güvenmiş Annesinin endamını giyinivermişti üstüne. Hazanın gizeminde bir adamla tanışmış Sevgi dilli yıldızlar iki yüreğin adını taşımış Ama cennetin bir köşesinden öteye varamamıştı ayakları. Böylece yitip gitmiş Ve kaybolmuştu tüm zamanların deha aşkı... Mehmet Öksüz |
Gerçek olur her rüya
görmesini bilene
cennet olur bu dünya
sevmesini bilene