MEZARLIKTA HASBİHAL
Bir ikindi vaktinin hemen sonrası,
Dolaştım mezarlığa çöktüm ağladım, Ahvale, maluma, bütün her şeye, İçlendim içlendim baktım ağladım, Dirilere derdimi söylemedimde, Ölülere içimi döktüm ağladım. Nerede bir zulüm, orda Müslüman, Kanları, canları ucuzca pazar, Filistin, Miyambar, Doğu Türkistan, Mazlumlara açılmış sayısız mezar. Ah Suriye, vah Irak ve Afganistan, Çaresizlik sarmış dört bir yanımı, Farklı bir dünyada sırmalı kaftan, Baş tacı rahatlık, yakar canımı. Son durak son nokta işte kabristan, Ve mezarlık duvarına çarpar sessizlik, Duvar dışında bozulan masum sessizlik, Duvarın berisi derin bir dünya, Ötesi uçuşan tos pembe rüya, Rezaletler koşuşur, yarış var güya, Ben derdimi diriye nasıl söylerim. Müzikler bağırır, keyif şımarık, Uyuşmuş beyinler akıl çatlatır, Bense çağın delisi, farklı dünyada, Onun için dirilerden kaçtım ağladım. Yürekler felç olmuş, firarda vicdan, İnsanlık dip çukur, sahipsiz kurban, Ebu Cehil hortlamış infazda her an, Ömerler Hamzalar çıksın meydana. Çaresizim, çarem; Sensin Allahım, Yüklenen veballerden kambura döndüm, Alemi İslamdaysa derin bir sukut, Kamburu sırtımızdan indir Allahım. El açtım, yalvardım, yakardım Sana, Bizleri dağınıktan topla Allahım, Şuur ver, ferasetle yürüt bizleri, Adını yüceltmeyi lütfet Allahım, Mazlum için dökülen akan yaşları, Zalimi boğacak sel et Allahım, İsminle dünyaya barış koyacak, O milleti bu millet eyle Allahım, Bizleri de hizmetkar eyle Allahım. |