Fiyakalı AyrılılkBu gün gidişinin yıldönümü Birazdan kurulur hüzün masaları Kadeh kadeh dolar gene gözyaşları Akşamın sancılı geçişinden sonra Gece sabaha ayak sürerken İçimin fecrini kızılımsı hasretin sarar Oturur döşüme neşter kesiği bir sızı Özlemi çok olanın vuslatı güzel olur derlerdi Oysa ayrılığı yaman olanın ölümüde yakın olur.. Bin yıldır suyunu g’özleyen toprağın oyukları gibi , Hala yolunu gözler Sensiz üşüyen nefesim susmak ; t’aşınmayacak d’ağ olsa da insanın soluğunda Ayağının altında ezilecek Yağmur damlasının kalbine damıttım sözlerimi Dudağıma kadar mayınlar içime döşense de yüreğimin çarpıntısı kadar sessizdi feryatlarım yine de Al senindir sevgili tuzuna bandır dudağının kıvrımında yeniden yeşersin çiçeklensin Avazı yitik mülteci şiirlerim Kapatınca gökyüzünün ışıklarını Gökten inen vahiy gibiydi yalnızlık Ve durmadan cama vuruyordu fiyakalı ayrılık Şimdi İliştirsem de aynaya içimin hüzün sarısını gizleyen gülüşlerini Nafile Loş Işıkta acıya parlayan satırlarım beni veriyor ele.. Duvara yansıyan gölgem gösteriyor çaresizliğimi Akacak denizi olmayan nehir gibiyim Kendi içime içime ç’ağlarım.. Ki kolay değildir her gün ölüp yeniden doğduğun bedenin kafesinde çırpınmak Ama yine de umutla Gelirsin sandım Zamanla anladım Sanmak ziyan olmaktır... Yemin olsun ! Çölü susuz soğutana Ateşin kalbinde çiçeği yetiştirene Yemin olsun Denizi bir asa ile yarana Göğü sütunsuz ayakta tutana Dön artık n’olur ! D’okunsun gözlerin gözlerime Sökülsün gayrı hüznün pası didelerimden Ruhumu c’anımdan çekecek kadar Payımı aldım ayrılığın deminden Şimdi zaman sarnıcına salıncak kurar senli düşlerim Esmese de bana doğru rüzgarın Şehrime yağmasa da yağmurun, Ah be sevgili hala içimi köz misali durmadan yakar kavurur varlığın.. Fırat Yetiş Ankara |
Ağıt vuslata döner yüzünü
Secdede acının gözleri
tutunur umudun gölgesi belkiler
Duyguya gögdü şiir
Tebrikler