AnlatabilseydimBir el indi benliğime, tuttu çıkardı varlığımın üstüne. İnsana baktım, insanlara… İnsanlığa… Kendime baktım yaşanmışlıkların ağırlığı gözlerimde. Kayboldum her defasında ne geldiyse aklıma. Ruhuma dokunan bilinç ötesi yalnızlığın sonsuz iradesi. Anlatabilirliği anlamıyla sınırlı zaman mekan belirsizliği. Ve insanoğlunun kaybetmelere olan nedensiz talebi. İnsanı düşündüm, insan olmayı… O hayat denen ölmeleri. Nedir bunca kötülüğün kaynağı olmanın dayanılmaz cazibesi? Gevezeliği gerektiği yerde susturmak neden, vicdanın sesini ? Birilerinin günahlarında gezinirken Nasıl uyunabilir geceleri? Oysa bir anlamı olmalı değil mi? İnsan olmanın bir şerefi… Bu aleme doğmanın bedeli nasıl ve neden öldüğünde gizli. Tamahkarlığın yolunda sahip olmaların zevki için değer mi? İyi olanları küçümseyip alay etmek bir nev’i kibir değil mi? Birilerinin mutsuzluğu üzerine, mutlu hayatlar için hayal etmek İnsan olmanın, insanlığın olması gereken hangi hasleti? Kaybedenlerden değil miyiz? Dünya denen kafeste olmaya alışarak. Yaradan’ın aşkına sırt çevirip gereksizliğinde hayatın şanslar aramak. Azalanlardan değil miyiz? Yalanlarında hayatın ceset ceset çoğalarak. Biz ne vakit kıyametimizin yollarını döşer olduk geldiğimiz yeri unutarak. Bir gerçek indi gerçek bildiklerime, aldı bensizliğimi götürdü özüme. Anlatabilseydim insanlara, insanlığa… Aslında pirinç yok Dimyatlarda. Baharların ardı kış da oluyor yaz da, Gönlümüze dokunan o her neyse. Var oldum her zerremle sığınırken şah damarımdan yakın yüce Allah’a. TmR 27.09.2023 |