Demirci...Bakmayın siz! Teker teker ölürüz biz… Hilesiz, maskesiz, ihanetsiz ve siz’siz bir masal dinleyelim, İster misiniz? Bir gün sen de, Yılgın tiradın ritüel arzusuyla İcat edilen kavramlara yaslanıp Bir çocuk edasıyla, ihya olup gideceksin. Bırak! Kâbus, hallerinin tatlı bir uvertürü olsun. Ürpersin… Yürüdükçe İçleri aşınan, aşınıp da aşılamayan insanlar göreceksin Amaçsız takipçiler Sabit gölgeler Bilmediğin sokaklar Türkuvaz sesler Sükûta aldanmış, bir köy akşamı gibi Uzakları sevinç sayıp, Kopup gelen ışığı coşkuyla seyrelteceksin. Seyrelteceksin, Gözlerini kısıp, İncelecek için... Kırık yılların, tozlu yorgunluğunu hissedecek, İstilacı bir sonda, döne döne Yüzün de derin siperler kazacak, Aynaya baktıkça, yüzümü göreceksin… Ağır bir imanla, güneşi örse yatırıp döven demirci Geceyi nereden bilecek… O, vurdukça gök metale, Şaman davulu patlar, Benim ruhum yenilenemez, Kızanlar, efeliğe durmuş Dağlar, tepeler inler şimdi… Yolum uzun… Öyle uzak ki içim, bu yüzden hep fizan da uyanır gözlerim… Bakarsın; bir gün, yolun yoluma düşer. O, zaman! Anlarsın beni… Kuytu bir göz kenarından düşünce Bir gün sen de, Anlarsın geceyi… Hep acıyı sol yanımızdan saydık. Belki de, yerini yadırgadı kalbimiz. Hadi! Sağa çekip, oturalım. Muradına erdiyseniz… |