KALBİMDEN KALBİNE MEKTUBUMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın * Bazen varmak isterim yanına elimde bir mektup *
* Gelmek isterim yarı yılgın umutlarımla * * Vazgeç derim ayrılıp bu sevdadan * * Vazgeç. Sen vurdum duymaz sen ağır adımlarla * * Çekip gidecek misin hep arkadaş * İçime saldığın öfke yüzünden gece yarısı Kendimi attım serin havasına balkonun Gökyüzüne baktım ; bir teselli umdum da Yıldızlar öyle parlak ki; göz kırptı hicranıma Ay seyru sefa eder halesi ihtişamında gök yüzünün Hani kıyamet kopacaktı Hani deccaller inecekti yer yüzüne Karışacaktı her şeyler Gökyüzünün bu ihtişamı ne ? Arşı kuşatmıştı sihirli bir meyale Öylesine daldım ki bu ihtişama Unuttum öfkeni... bir de cehennemi Hatırlatan iki zebaniyi Nasıl anlatacaktım Bir şiirle mutluluk yakalayıp Unutmuştum bir an içimin hicranını Ama daha sahneye konunca adım Gözlerimdeki mutluluk gülücüklerine Sağnakları getirdi yağmur Ay ve yıldızlarla konuştum dün gece Seni anlattım... bir de beni bendeki Bitmeyen çileyi... neyi mi ? Edilen zulmü.. göz yaşımı... duyamadığım Mutluluğu bu şiirle Güne düştü diye Bir balyoz indi ne diye Beynimdeki tüm sorularıma Anlamadığım cevaplar verdi bilmediğim Gökyüzünün beni bu kadar sarmaladığını bilmezdim O kalbime tesellisini sundu Ay halesiyle kuşattı Bende gizli duran bir sevinci Yıldızlar göz kırptı ’ üzülme ’ diye Çünkü biliyorlardı hiç günahsızken Sırtıma yüklenen tonlarca taşları Hadi uyu Diyordu gülümseyip Uyu ve unut, nasıl unuturum Kafamda dönüp duran sorun Savurmayın artık beni yeter ! Uykusuz ve şaşkın kaç gece geçer Ve beynimde bir uğultu Bu olsa gerek kıyametin sesi Bir ses getirsin bu sabah Sesinle mutlu olurken gidişine Hiç tatmamış huzuru, kaybetmiş Hem tüm mutluluğu; elemi elime tutuşturdu Gidişin... dönüşün bana tutuklu Bir sesinle başlasam bu güne Söyle ne cevap vereyim bu günde Soracağın sorulara ? Sadece konuşalım kaç zamandır ayrılığa Sorma, o nerede, bu nerede diye Her soruda uydurduğum cevaplarım kalmadı Yağmur yüklüyorum gözlerime Ama sen görmeyecek, belki bileceksin Bilme isterim içimin sensiz kopan kıyametlerini Hep iyi, hep burada, orada diye Geçiştirdiğim yalanlardan sıkıldım artık Gel de bitsin bu ayrılık Ayrılığında çektiğim onca yükler İnsinler sırtımdan gel ! Bu gece yarısı Gökyüzündeki ay ve yıldızların Eşliğinde yazdım bunları Gelişinle biliyorum Değişecek her şeyin rengi Davullarını alıp deccaller Kaçacak bir dağ kovuğu arayacak Kurtulacağım sesinden Sura üflenen o kıyametin sesinden Daha dün Almanya’da seyrettiğim penceremden O işkence evleri; işkence çektirilen insanların Hitlerin yaktığı Hala karşımda duran yüz yıllık evler ve canlanan gözümde Hayaliyle ürperdiğim asırlar öncesini Aynen şimdi yaşatıyor Hayat bana tam da bir eşini Gel, maziye gömelim deccallerini O işkence evlerinin Bir ürperiç içindeyim Ürperiyor tüm cesedim Gün yüzü görmeyen gözlerime Kapıları çalmıyor ellerin Kapıyı açtığımda sen yok ! Çantan yok ! Sabahlarıma ’günaydın’ diyen sesin yok Sana mutlu mektuplar yazamıyorum O gurbet ayrılığımızda da yine Mektuplar yazmıştım Islanan gözyaşlarımla Hıçkırığımı taşıyan zarflarla sana Ama hiç yoktan sen bilmiyordun Ayrılığı gözyaşlarını Bir bebektin Şimdiki gibi beklemiyordun Taş duvarların izbe karanlığında Mektubumu bitirmek zorundayım Yazamıyor parmaklarım Gözlerimi bulutlar kuşattı Göremiyor önünü Ağlamak istiyor yüreğim Bu gün ses verdiğinde ne diyeyim Bilmiyorum çok dardayım Yine yazarım üzülme Şimdi mektubunla uyumak istiyorum Kokun var mı diye Yastığına sarılıyorum Sen yoksun diye Her sesten umut bekliyorum Masal söylüyorum Tutuklu akşamlara Günay Koçak 7. 9. 2023 |