ŞİİRİN EPİKRİZ RAPORU...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ‘’Eğer şairsem beni tanırsın Yağmurdan korktuğumu bilirsen Gözlerim aklına gelirse Elimden tut yoksa düşeceğim…’’(Alıntı) Rengi yok sürtük zamanın derdi tasası yok mevsimin Yokluğunun tentesine konan Yağmur gibi içime yağdığım Güneşin bodoslama yüreğimi d/ağladığı Muteber bir ölümle tokalaştığım Elinde yalnızlığın Mahmuzladığım hayallerim gibi Aşkla kıyama durduğum baba ocağım… Misilleme yapandır kader Mizacı savruk ebemkuşağında saklı sırlarım Serdiğim örtü gibi Girizgâhında sevdalı bir masalın Mihenk taşı belki de sessizce konuşlandığım Mehtabın, yıldızın Işıltısına serili hüzün Miadı dolmuşken bir kere ömrün Yağan yaftaların Sırtımı sıvazladığı… Engebeli bir yol Daralan ruhumla volta attığım Bir epikriz raporu şiirin Damardan girdiğim Ruhun çıtkırıldım sevdası Beden algıma yenik düştüğüm Yürek sarmalında yağan kurşunların Rüzgârında esip gürleyen varsa yoksa Şah damarımın kabardığı… Kuytuda unutulmuş bir kitabın kokusuna Kandığım Arasında kurutulmuş iken varlığımın son yaprağı Damgalanmış bir minvalde Mühürlenmiş bir kapıda Sürgün edildiğim coğrafyaların Kim bilir kaçıncı dalyası. Sindiğim Sandığım ve sağdıcım Yürek ambarını gagalayan tavuk gibi Kendimi cennette bulduğum Bir gecenin eksizi Yalnızlığın iksiri Yâdın yanık neferi Yağmalanmış iklimlerden kalan ne ise geride… Gerici bir militan İlerici bir komutan Belirsizliğin imlecinde seken Aksayan ayağı kederin Başını kuma gömen bir renk İfşası solan bir çiçek Kumpası yalanların Şerh düşülesi bir milat Sabıkası gönlün Salkım saçak öğütüldüğüm. Günün güdümü Baş veren bir fidan Fistanı yırtık mevsimin Düşkünlüğüm aşka mademki emir büyük yerden Yandığım kadar yaktığım bir şiir Mademki dilaltı hüznün bildirgesine Sayıkladığım uzun gecelerin ertesinde Sarmalında gizin Sandukamda saklı sırlarım kinayelerim Ölümle restleştiğim Unutulmuş bir minvalde Körebe oynayan çocuklar gibi Sobelendiğim aşkın izinde Kaybolmayı marifet saydığım Sancılı bir gün bir ölüm Sanrı dolu verilmişken bir kere hüküm… |