Tanrılık
Dağılmışım oturduğum yerde vardığım yerlerim bir oyanda bir buyanda boyum enime dağılmış durumda. Geçen gün başımdaydım. Başım ağrıyordu hastaydım. Birkaç santim yerde dopdoluydum patlayacak gibi. Ama bomba değildim patlayamıyordum. Patlamaksa bugün şu an koltukta dağılmış gibiyim. Patlamak rahatlamakmış bir sağlık.
Bu dağınık patlamış rahatlığımla öleceğimi ve bu yerlerimden yok olacağımı düşündüm. Ne üşendim ne üşüdüm düşündüm. Yok olacağım varlığımdan bir gün. Varlığım kalacak ben yok olacağım. Ardıma baksam varlığım gözükmeyecek ve kimsede görmeyecek artık. Ama vardım, yok olduğuma göre. Artık herkes yok sayar ama silemez geçmişi yok edemez geleceğimi. Yani yokluğumu kimse var edemez kendine. Ben yokum artık. Nere gideceğim şimdi? Bir yere gidemeyeceğim bu yerde yok oldum. Varlığımı var eden maddelerim kim bilir nerelere dağılacak. Kurt böcek yiyecek toprak olacak. Topraktan bitkilere gübre olacak. Beni var eden yine var olacak. Toprak. Yok oldum tüm zaman benim. Ölünce yok olunca ben kimim tarif edebilir miyim? Maddesiz. Adsız. Bir zamanlar yerliler ataları ölünce tanrı bilirlermiş. Bende ölünce tanrıyım. Ve yaşadığım zamanlarda tanrılığımın peygamberiyim. Tüm faniler ölür ve tanrı yok olur. Tanrı yok olacağım. Gerçekten tanrı var olur muyum? Çok düşündüm. Beni maddeleyen maddeyi de çevremi çevreleyen maddenin de maneviyatını çok düşündüm. Anlamaya çalışıp bin bir türlü fikirle anlamlandırıp düşüncemi yürüttüm. Evrenin kapsamını aşıp paralel evrenleri bile düşündüm. Tanrı yok olmayı hak etmişimdir. Belki. Ama tanrı tanrılığının umurunda değildir. Tanrılık böyledir. |