YOK ARTIK!
O, Leyla’sı için çöllere düşen
Mecnun’lar! Şirin’i için dağları delen Ferhat’lar! Aslı’sına kavuşamayan, Kerem’ler yok! Sevdiği için, ölümü göze alan! Şimdi o, aşklar yok! Ömür boyu sürecek o, sevdalar yok! Sonuna kadar gidecek o, yürekler yok! İnsanlar değişti! Mevsimler bile değişti! O, kocaman yeşil ağaçlar! Yüreklere yazılmış sevgiler! O ağaçların gövdesine kazılmış isimler yok! Başı dumanlı, Yüce dağlar. Uçsuz, bucaksız yemyeşil ormanlar! Kuzuların, koyunların otladığı çayırlar... Papatyalarla, gelinciklerle süslü rengarenk ovalar! Tarlalarda, altin renkli buğday başaklar yok! Anaların saçlarını benzetiği kınalı kızlar! Saçı sıfıra vurulmuş oğlanlar! Bacasıdan duman tüten tek katlı irili, ufaklı evler... Evlerin içinde kestane patlatılan sobalar!... Pilli Radyolarda türküler söyleyen yanık sesler! Sokaklarda yalın ayak haylazlik yapan çocuklar yok... Seksek oynayan, ip atlayan kizlar! Kovboyculuk oynayan! Gazozuna maç yapan afacan oğlanlar! Mahellenin neşeşi her şeye rağmen... Halâ gülen şişko, sıska, büçür, sırık elma yanaklı çocuklar yok! Harçliklari ile okulda bir simit, bir ayran alan... Mahallede dondurma almak için sıraya giren... Saf utangaç minik çocuklar yok artık! Şimdi ise... Ellerinde tablet ve telofonlar... Kalpleri taş, gülümsemeyi unutmuş... Asık yürekli çocuklar! Mutsuz, huzursuz... Bütün Dünyaları dijital oyunlar... Sahte başarılar... Yalan olmuş, ruh gibi çocukluklar var... Dinçer DAYI |