GÜL-Ü CANANA DÜŞMÜŞÜMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın TERKİB-İ BENT
Pek rengine aldanma felek eski felektir Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir Allah’a sığın şahs-i halimin gazabından Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde İşret güher-i ademi temyize mihenktir Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz Divanelerin hemdemi divane gerektir Ziya PAŞA Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz Divanelerin hem demi divane gerektir Gül bağında Bülbül’den bahsederken, Saksağan sesinden bahsetmenin manası nedir.. Ağzı olan konuşuyor, naçar kalınacak yerde, Asıl olan dil ile değil, yürekten söylemektir. Hal bilmez, söz bilmez şu nadanların elinden Perişan olup, hüzün ve hicrana düşmüşüm Doymak bilmeyen aç gözlü ruhların dilinden, Köşe bucak kaçan bir su-i zana düşmüşüm. Yüce Zatın verdiği ilim irfan dersinde, Ne vicdan anlar, ne de irfan içerisinde Alimlerin yanında, arifler meclisinde İlimsiz irfansız bir imtihana düşmüşüm. Devletin malı dedik, kıymadık hiçbir pula Kör olmuş gözlerim yapıştı bir naçar kula Ölmüyor ki! şu fani cismim, ruhum kurtula Mecnun gibi sahra-yı beyabana düşmüşüm. Bir zamanlar elimde, kalemler ak-pak idi, Güzeller vardı etrafımda, dil-ü pak idi. Sanki gönlümdeki herkesten, pir-ü pak idi. Şimdi gönlümdeki kara sevdana düşmüşüm. Ele geçer mi? bu zamanda namuslarından, Gözlere uyku girmez, gece su-i zannından, Bıraksam gönlümü, bakmaz kimseye arından, Hakiki dost zannedip, bir Yaban’a düşmüşüm. Aşıklar meclisinde gördüğüm, her bir güzel Baka kalmıştım, ela gözlerine gör, güzel, Tanıştığıma pişman etti beni, yar güzel Mecnun leyla gibi, Gül-ü Canan’a düşmüşüm.. ...andelip... |