YOKUŞ YILGINIBir kırat var imiş, köyün birinde! Yokuşta kalırmış, her seferinde! Düz yolda gidişi aliyyül âlâ, Yokuşu gördü mü, başına belâ… Uzak değil, bir Osmanlı ilinde Bir yokuş var tüm köylünün dilinde. Kışın çamur, yazın tozdan geçilmez Bu yokuşun kahrı da hiç çekilmez. Bir bilen demiş ki; ’Ey benim halkım! Bağlar bana lâzım, yok sana salkım!’ Benim köylüm milletin efendisi Unutmuş köylüyü devlet kendisi… Yönetenlerden yok yokuşu gören Lânet yokuşun adı: Kızılören. Köyden kente bin metre kuş uçuşu Büyük engel Kızılören yokuşu. ’Kader demiş razı olmuş tüm köylü’ Hepsi de Osmanlı, pek temiz huylu… Bir baba alır serenli araba, Tüm aile hem çiftçi, hem maraba. Tarlaya at lâzım, arabaya at, Neylesin köylüm de alır bir kırat. Düz tarlayı iki günde ikiler, Yokuşlarda sekim, sekim sekiler. El mahkûm, bakar hep sapla samanla Alışır tarlaya kırat zamanla. Köylüm ecdat malı tarlayı eker, Yaz bir gelse diye günleri çeker… Havalar ısınır, derim zamanı. Köylünün refaha erim zamanı. Elleri nasırlı Osmanlı baba, Omzunda dirgeni elinde yaba… Çoluk çocuk harmanını kaldırır, Zahireyi çuvallara doldurur. Siler pak alnını, hasadı toplar; Bir de olmasa tefeci mikroplar... Borç var, harç var, kış çok çetin geçecek Satacak ki, kışın yiyip içecek! Düşünür, taşınırlar da maile Üst baş eski, dolu hep yama ile. Pılı pırtı alıp, takı takacak! Oğlan evlenecek, kızı çıkacak! Hülâsa hasadı satması gerek, Oğlan hazırlar atı sevinerek! Zahire pazarı şehire yakın, Arada bir yokuş var işe bakın! Kırat düzlükte pek yaman gidiyor Acaba yokuşta neler ediyor? Hayır duasını alır babadan, Sevinerek seslenir arabadan; -Yokuşu çıkarsam keyfime bakın! -Gecikirsem merak etmeyin sakın! Tıkır, tıkır gider düz yolda kırat Yokuşu görünce atta bir surat... Yürümekle elbet yollar aşınmaz, Bu kıratla bu zahire taşınmaz. Ih! Der durur yokuşun tam belinde! Oğlan şaklatır kırbacı elinde! Kırat tınmaz yese de kırbaçları, Oğlan yolar başındaki saçları… İner arabadan yavşanlar toplar, Çakırdikenleri, üzerlik otlar, Yakar tüm otları atın döşünde! Kırat geri döner, oğlan peşinde... Biçare oğulcuk geriye döner, Baba çıkar yola, elinde fener; -Oğlum sen pazara gitmedin miydi? -Şimdi senin burada işin neydi? -Sorma baba başıma gelenleri, -Yokuşta kopardı kırat gemleri, -Olmadık işkence ettim de puşta! -Yine de çıkmadı, durdu yokuşta! Baba bir nefeslik düşünür hemen Geri dön pazara oğlum demeden; -Hele bir soluklan, tüh neye yarar? Merakla oğluna sorular sorar; -Sen bu atı kırbaçla hiç dövdün mü? -Ana avrat dümdüz gidip sövdün mü? Oğlan zılgıtı yiyince babadan, Pür telâş atlar iner arabadan: -Dövmez olur muyum muhterem babam, -Yokuşta durmuşken benim arabam -Yavşanı, dikeni döşünde yaktım! -Gem/ i kırdığında çıldıracaktım! -Dedim bundan babam anlar sa anlar -Boşa gitti yediği sap ve samanlar... Baba da Osmanlı, anlar durumu; -Tamam oğlum geri aldım sorumu. -Sanma kırat hasta, soğuk algını -Kırat sağlam ama yokuş yılgını! -Düz yolda hoş gider, yokuşta kalır -Pılı pırtı, nikâh, bu kış ta kalır. Oğlan heyecanla; -Olur mu baba? -Meselenin halli nedir acaba? -Biliyorum oğlum, üzgünsün ama -Başka çare gelmez benim aklıma! -Hemen kurtulmalı yılgın kırattan -Malûm, yanlış hesap döner Bağdat’tan... Antalya-2001 Halil Şakir Taşçıoğlu ÜSTATLARDAN: Bu kırat ne yapsın yılmış kendinden Yokuşu aşamaz çıkmış bendinden O da istemez mi dört nala koşsun Yokuşu bir çırpı, hızlıca aşsın Değme oğul değme, dokunma ona Kırbaçlayıp durma, kıyma o cana..................................Kardelen çiçeği İLK KİTABIM “BİZİM ELLERDEN” ALINMIŞTIR… HŞT |
emek kıymetlidir
sal gitsin olmaz
emekliler geldi aklıma
üç günde rahat etmeyelim mı
yüreğine sağlık...