ÜLKEMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Her ne kadar kısa tutmaya çalışsamda...
biraz uzun oldu sevgili dostlar... şimdiden teşekkür ederim sabrınız için... Bir zamanlar bu topraklara doğardı güneş, Rahmet sağnak sağnak idi, cennettekine eş. Güller etrafa burcu burcu koku saçardı, Sonsuz semalardan yıldızlar gamze çakardı. Bir baştan bir başa çemenzar idi bahçeler, Ötelerden mesajlar sunuyordu çiçekler. Her taraf cennet bahçeleri gibi rengarenk, Kainatı ayakta tutan gökteki ahenk. Bin rayiha ile eserdi esince rüzgar, Buram buram destan kokardı, dağlar, ovalar. Misk-ü amber gibi eserdi, saba her yerde, Ufuklar açılırdı aşk ile perde perde… Gökte ihtişam yerde müthiş güzellik vardı, Rengarenk mesajlarla coşan ulvi ruhlardı. Cennetlere koşuyordu şen şakrak gönüller, Gökte ötüyordu bin neş-e ile bülbüller. Duaların aksi duyulurken ötelerde, Sonsuzluk bestesi çalıyordu sinelerde. Gülü ve çemeniyle yemyeşildi o iklim, Yükseliyordu hoş sada ile kalb-i selim. Nurlar ki ilham verirdi ruhlara ufukta, ve Esrarengiz müjdeler vardı her dudakta. İmanla, azimle coşardı bütün gönüller, ve ’’Allah be’s baki heves’’ kokuyordu güller. Azim ve ümitle şahlanmış giderken yıllar, Birden altüst oldu her şey sarsıldı yığınlar. Güneş sise boğulup kaybolmuştu ufukta, Rengarenk tayflar hüzün soluyordu soğukta. Misk-ü amber taşımıyordu artık rüzgarlar, Neşeyle ötmüyordu bahçelerdeki kuşlar. Bülbüller gül bahçesinde hüzün soluyordu, Ve akrepler dört bir yana nefret saçıyordu. Hicranla göç ediyordu altın sesli kuşlar, Ve korku salıyordu çığlık çığlık baykuşlar. Laleler güller ağlamaya durdu yeniden, Rengarenk çiçekler solmuştu bu senfoniden. Dünya Zalam zalam üstüne inliyor artık, ve ümitsiz nağmelerle, korkuyordu varlık. Sevinçler sinelere gömülmüştü aniden, O tebessümler, hicrana dönüştü yeniden. Karanlık ruhların saldığı zehirli oklar, Şeytani günahlar, dertli sineleri yoklar. Akıl tepetaklak, şaşkınlık vadilerinde, Vicdanlar boğulmuştu, cinnet derelerinde. Tilkiler çalım satıyordu, Arslan rolünde, Ve Arslan’lar, inliyordu kahrın pençesinde. Saksağan, çirkin sesiyle nutuk atıyordu, Bülbüller, yuvasında yutkunup duruyordu. Fitneye yenik düşmüş, inandığımız sebat, Esbab karşısında, yok oldu hakka itimat. Hüzün dolmuştu, biçare inleyen insanlar, En talihsiz gününü yaşıyordu, vicdanlar. Düşünce ümide inat, hep yalnız kalmıştı, Akıl, düşünceden habersiz kısırlaşmıştı. Bu hal ile meşbu geçiyorken günlerimiz, Ne duyan var, ne soran, perişandı halimiz. Duy sesimizi Yarab, bunaldık bu yüzlerden, Ne olur kurtar bizi, riyakar yüzsüzlerden. ...andelip... |
Yüreğine emeğine sağlık usta
__________________________Selamlar