4
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
939
Okunma
Rahmân ve Rahîm Allah’ın ismiyle… (1)
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. (2)
O, Rahmân ve Rahîm’dir. (3)
“Rabbimiz!
Bizi doğru yola erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme,
bize tarafından bir rahmet bağışla!
Çünkü bağışı pek bol olan yalnız sensin!” (16)
Rasûlüm! De ki:
“Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki
Allah da sizi sevsin
ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (17)
Ancak bundan sonra
tevbe edip hallerini düzeltenler müstesnâdır.
Çünkü Allah, çok bağışlayıcı
ve engin merhamet sahibidir. (18)
Göklerde ve yerde olan her şey
Allah’a aittir.
O, dilediğini bağışlar,
dilediğine de azab eder.
Allah, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (19)
Böylece sizi, bütün insanlara
şâhit ve örnek olasınız,
Peygamber de size şâhit ve örnek olsun diye
dengeli mutedil bir ümmet kıldık.
Senin daha önce de yöneldiğin Kâbe’yi
yeniden kıble yapmamızın sebebi,
Peygamber’e uyanları,
ökçesi üzerinde tekrar eski dinlerine
dönecek olanlardan ayırmak içindir.
Kıblenin değiştirilmesi,
Allah’ın doğru yola ilettiklerinden başkalarına
elbette ağır gelir.
Allah sizin imanınızı,
önceden Beyt-i Makdis’e yönelerek
kıldığınız namazları zâyi etmeyecektir.
Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli,
çok merhametlidir. (6)
Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler
ve gizledikleri gerçekleri açıklayanlar başka;
ben onların tevbesini kabul ederim.
Çünkü ben,
tevbeleri çokça kabul eden
ve merhameti bol olanımdır. (7)
Yoksa onlar bilmiyorlar mı ki, Allah,
gizlediklerini de açığa vurduklarını da elbette bilir. (4)
Yine bilmez misin ki
göklerin ve yerin mülkiyet ve hâkimiyeti
yalnız Allah’ındır.
Sizin için Allah’tan başka
ne yakın bir dost
ne de içten bir yardımcı vardır. (5)
Hepinizin ilâhı, tek ilâh olan Allah’tır.
O’ndan başka ilâh yoktur.
O, Rahmân ve Rahîm’dir.(8)
Kim de vasiyet edenin haksızlığa meylinden
veya günaha düşmesinden
haklı bir endişe duyar da,
mirasçılar arasında
bir uzlaşma sağlamak üzere
vasiyette değişikliğe giderse,
bu takdirde ona bir günah yoktur.
Doğrusu Allah,
çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (9)
Sonra insanların sel gibi boşanıp
aktığı yerden siz de akın edin
ve Allah’tan bağışlanma dileyin.
Şüphesiz ki Allah,
çok bağışlayandır,
engin merhamet sahibidir. (10)
İman edenler,
Allah yolunda hicret edip
savaşanlar var ya,
işte Allah’ın rahmetini umacaklar onlardır.
Allah, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (11)
Hanımlarıyla münâsebette bulunmayacaklarına dâir
yemin edenlere
dört ay bekleme süresi vardır.
Şayet bu süre içinde yeminlerinden cayıp
eşlerine dönerlerse,
şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (12)
Vefat iddeti bekleyen kadınlara
evlenme isteğinizi
üstü kapalı bir şekilde çıtlatmanızda
veya bunu gönlünüzde gizlemenizde
size bir günah yoktur.
Allah biliyor ki,
nikâhlamak üzere siz onları
hatırınızdan geçireceksiniz;
fakat günah olmayacak bir sözle
bunu hissettirmeniz dışında
onlarla gizlice sözleşmeyin.
Bekleme süresi dolmadan da
onları nikâhlamaya kalkışmayın.
Şunu iyi bilin ki,
evlenme konusunda içinizden geçenleri
Allah çok iyi bilmektedir.
O halde Allah’a karşı gelmekten sakının.
Yine bilin ki Allah, çok bağışlayandır,
ceza vermekte hiç acele etmeyendir. (13)
Nihâyet Allah’ın izniyle
onları bozguna uğrattılar.
Dâvûd da Câlût’u öldürdü.
Allah Dâvûd’a hükümdarlık ve hikmet verdi;
ayrıca ona dilediği pek çok şey öğretti.
Eğer Allah bu şekilde
insanların bir kısmı eliyle
diğer bir kısmını bertaraf etmeseydi,
hiç şüphesiz yeryüzü fesâda uğrar,
dirlik ve düzen kalmazdı.
Fakat Allah,
bütün varlıklara çok büyük lutuf
ve inâyet sahibidir. (14)
Daha önce bu kitapları
insanlara doğru yolu göstermek için,
toptan indiren O’dur.
Böylece O,
hakla bâtılı ayıran bütün delilleri indirmiştir.
Allah’ın âyetlerini inkâr edenler yok mu,
onlar için şiddetli bir azap vardır.
Allah, kudreti dâimâ üstün gelen
ve haksızlardan intikamını alandır. (15)
Nice peygamberler gelip geçti ki,
kendilerini Allah’a adamış pek çok kimse
onlarla beraber savaştılar.
Onlar, Allah yolunda
başlarına gelen sıkıntılardan dolayı gevşemediler,
zaafa düşmediler
ve düşmana boyun eğmediler.
Allah, sabredenleri sever.(20)
İki ordunun karşı karşıya geldiği o gün,
içinizden arkasını dönüp savaştan kaçanlar var ya,
yaptıkları bazı hatâlar yüzünden
şeytan onları doğru yoldan kaydırmak istemişti.
Yine de Allah onları affetti.
Çünkü Allah, çok bağışlayandır,
ceza vermede acele etmeyendir.(21)
(1) Fâtiha / 1. Ayet (2) Fâtiha / 2. Ayet (3) Fâtiha / 3. Ayet
(4) Bakara / 77. Ayet (5) Bakara / 107. Ayet (6) Bakara / 143. Ayet
(7) Bakara / 160. Ayet (8) Bakara / 163. Ayet (9) Bakara / 182. Ayet
(10) Bakara / 199. Ayet (11) Bakara / 218. Ayet (12) Bakara / 226. Ayet
(13) Bakara / 235. Ayet (14) Bakara / 251. Ayet (15) Âl-i İmrân / 4. Ayet
(16) Âl-i İmrân / 8. Ayet (17) Âl-i İmrân / 31. Ayet (18) Âl-i İmrân / 89. Ayet
(19) Âl-i İmrân / 129. Ayet (20) Âl-i İmrân / 146. Ayet
(21) Âl-i İmrân / 155. Ayet