Sera'ya mektup...
Ah sera hüzün sancağını kucakladım yine
taşıyorum bir bilinmezliğe gözlerim kan çanağı bir gül kokusu yitirilmiş avuçlarımda yüreğim yangın yeri saçlarım üşüyor ellerim titriyor sera bir cümlede vuruldum destursuz tarumar gönül hanem gidenin yası kaç asır sürer kaç adımda son bulur soluğuma batan dikenler acıyor,kanıyorum iliklerime kadar sus hanemi boğmakla geçiyor ömür söyle, sen söyle, diner mi bu özlem incinmiş zamanın yangını söner mi giden geri gelir mi...gelsin sera her nefes duvarda ki sıtma nöbeti çarpıyor an yüzüme, d’üşüyorum kendime öylesine uğradığım bir durak şimdi her nefes bir cümlede vuruldum yine sen, en iyi sen anlarsın beni ve gideni uçurum kenarında bir bekleyiş benimki yasını tutuğum bir dua,bir duaydı dileğim savunmasızım burada, üryan bir haykırış dilimdeki umudu gömdüğüm soğuk bir yalnızlık yürüyorum istemsiz hayatın akışına ışığı yitirilmiş bir dünya kaldı sera birde ağrısı... ve bir el mutlaka dokunuyor o ağrıya işte yine düştü sızısı, dolaşıyor tenimde sığındığım liman yok oldu ,kayboldum sesimde ah sera ruhum yorgun bedenim asmış kendini bir köşede... |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________Selamlar