Gel demem sana
Gözlerim yaş yerine kan ve irin dökse de
Her sabah tan yerine karanlıklar çökse de Yüreğim bu hasreti ömür boyu çekse de Gururumu ezmem ben çıkıp gel demem sana Ne geceme beklerim, seni ne gündüzüme Kavuşmaz gayrı senle konuşmamız çözüme Sevgi dolu baksan da artık solgun yüzüme Yaş dolu gözlerime bakıp gül demem sana Genç yaşımda bahtımı yakıp kararttığını Leylasız mecnun gibi çölde arattığını Ömrümün baharını nasıl sararttığını Maziye küpe diye takıp gel demem sana İnci inci göz yaşı dizerek bir gerdana Nasıl dayandım nasıl bilemezsin vedana Garip gönlüm aç susuz kalsa bile sevdana Mutluluk kuru ekmek kesip böl demem sana Doğurtup küllerimden neler yarattığını Gel gör demem bu aşkı neye uğrattığını Bilsem de takvimleri niçin koparttığını Günlerden o gün işte çıkıp gel demem sana Süvariydi düşüm de at’lı hülya’ydı derim Her ne yaşadık ise tatlı rüyaydı derim Zehir akıttı demem döktü gül yaydı derim Lakin artık yakama takıp gül demem sana Yüreğime dayasa hasretin silahını Omzuma yüklese hep bu sevda günahını Gün yüzü görmesem de çeke çeke ahını pişmanlık duy ne olur akıp gel demem sana Göğsümde dolaşırken azrailin pençesi gözlerim yas bulutu yaş’lar yağmur çisesi Ne bitesi var hüznün nede gelip geçesi Hain inada kurşun sıkıp gel demem sana Suçlamam gönlün ele, neden vuruldu diye Sevdan içime sultan mihman kuruldu diye Taşlar inada geldi ferhat yoruldu diye Aşk için şu dağları yıkıp del demem sana Yalanmış aşkı gibi o sımsıcak busesi meyletmezmiş köleye buzların prensesi Bir ömür duymasan da kalbimde ki bu sesi haykır’ıp göz yaşımı döküp sil demem sana Takvimleri yola’rak aldatsa’m da gün be gün Belli etmem içim de umutlar kime sürgün Bende hep keder olsa sende şölen ve düğün Kopardım kördüğümü söküp bil demem sana Demem sana içim de ne yaralar kanıyor Demem sana görenler neden deli sanıyor Yüreğim de kaç orman kaç cehennem yanıyor Demem küle dönsem de çıkıp gel demem sana |