HAYAT HİKAYEM (22) - TEZKERE VE ANILARSene yetmişdördün Kasım Ayının Ondördüncü günü Ankara yönüm Haysiyetle, yirmi ay askerlikte Vazife tamamdır en mutlu günüm Terhis edildiğim günü unutmam Bir telaş, heyecan Sirkeci’deyim Atlayıp vapura Harem’e geçip Derdim Ankara’ya çabuk gideyim Gazanfer Bilgenin otobüsünde Mutluluk gözümde yaş katre katre Bana Ankara’yı yakınlaştırır Geçip tükettiğim her kilometre Askerlik anılarım canlanıyor Henüz bitmiş olmasına karşılık Ne dost, ne arkadaşlar edindik Huyu suyu birbirine karışık Denizli’de Himmet, bir tatlı adam Davranışı konuşması bir alem Tıraş olmuş sesleniyor karşıdan “Konoliyan! var mı? desene abem” Okan dersen çoktan beri tanışık Ankara’da aileden biriydi Beraberce tuttuğumuz notlarda Neşe, hüzün, özlem, hasret gizliydi İstanbul’da Bülent vardı candan dost Mutluluğa, hem de derdime paydaş Muzip yanı bile pek çok sevimli Kardeşten de daha öte arkadaş Ali Koca Malatya’dan bir sima Küçük, büyük Fuat birer hemşehri Yenal, Diyarbakır ağası sanki Suat, Denizli’den oynak serseri Nuri Kılıç, sinir küpü bir adam Derhal küfür eder kim gıdıklarsa Gakkoş’un keyfine ölçü olmazdı Yemek aramaz hiç demli çay varsa Bu düşüncelerle akşam vaktinde Ankara’ya geldim, bitti yolculuk Bir koşu evime gidip herkesle Kucaklaşmak, ne büyük bir mutluluk En büyük mutluluk vatan borcunu İlenmeden, yüz akıyla bitirmek Aksine davranış sahip olduğun Değerleri kör kuyuda yitirmek (Arşiv 16.03.1999) |