ILIK BİR SONBAHAR AKŞAMI
O...
Ilık bir sonbahar akşamı Deniz kıyısının yarattiği sessizliği bozarcasına Yakamozlanan dalgaların köpükleri arasına Küçük küçük öpücüklerini konduran esintiler… Ardından yağmur damlalarının çıkardığı ezgilerin rahatlığıyla adımlarını sıklaştırıp Gökyüzünü yırtarcasına çakan şimşeklerin ışıkları altında Çığlık çığlığa uçuşan martıları da ardında bırakarak Sevdasını karanlıklara gömüp Çamurlara bata çıka Evin yolunu tutmuştu. Ay ışığı sızıyordu eskimiş kareli bir kumaşla kaplı pencereden O, gecenin kokuşmuşluğuna inat Radyosunun tuşlarına dokunmuş Hoparlörlerden gelen Mozart’ın Türk Marşı’nın rahatlatıcı temposuyla Şöminede yanan odunların hışırtısına kendisini kaptırmış Doğacak güneşe merhaba diyeceği Tan vaktini bekliyordu. Neden bu denli önemliydi onun için tan vakti Düşünmek bile istemiyordu. Sadece bir boşluğun basamaklarında durmuş Sararan yapraklara inat İki gözüm dediği aşkına Söyleyeceği son sözcüklere takılıp O anın girdabının tam ortasında amaçsızca dönüp duruyordu. DAĞCI |
Kutluyorum