Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 43.bölümü
mesafelerden öte bu yolculuk mesafelerin en uzağını içeriyor bir tanımlama gerektiriyor yolculuğun seyri insanı kabından ve kalıbından çıkarıyor insan fıtratının en büyük potansiyeli gerçekleşiyor en geniş kapsamı açılıyor
çekirdek kırılıyor insan, beşeriyet kabuğunu yırtıyor arza dönük yüzünü semaya çeviriyor gece yürüyüşü, insanı arzdan uzaklaştırıp semaya yakın eylerken ışığın ve renklerin karmaşasından uzakta yalın ve yalnız bir derinleşmeye çağırıyor
gecenin izin verdiği ölçüde, dünyanın öbür yüzüne yönelik semavi ve deruni bir yakınlaşma yolculuğu gece yürüyüşü
gündüzleri gözden kaybolup, geceleri nice yıldızlar arasından başını uzatıp dünyanın öbür yüzünden haber veren kandilimiz sessiz sedasız içimize çekildiğimiz her gece derunumuza yanaşıyor
gönüllerimizin yoldaşı dünyayı ardına alıp her gece halden hale yuvarlanıp değişiyor, dönüşüyor, büyüyor arza bağlı bir semalı gibi semalarımızı dolaşıyor
* hicretten bir buçuk sene önce recep ayının 27. gecesi bu gece peygamber efendimizin en büyük mucizesi isra ve mirac hadisesi gerçekleşti
bu gece cebrail (a.s.) geldi resul-i zişan efendimizi mescid-i haram’dan alıp burak ile mescid-i aksa’ya götürdü oradan …Cenab-ı Hakkın kudretine delalet eden gökyüzündeki harika icraat ayet ve alametlerin birer birer gösterilmesi için semavata çıkarıldı
sema tabakalarında bulunan bütün peygamberlerle görüştürüldü oradan da imkan ve vücub ortasında kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama çıktı kendilerine bir çok acayip ve garip şeyler temaşa ettirildi
bilemeyeceğimiz, anlayamayacağımız bir şekilde mekandan münezzeh olan Cenab-ı Hakkın bizzat kelamını işitti Cemal-i Pakını müşahede etti aynı gece hane-i saadetine geldi
Cenab-ı Hak, sevgili resulünün zatıyla ilgili kur’an-ı azimüşşan’ında bu mucizesini bize şöyle haber verdi
‘ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece mescid-i haramdan alıp, çevresini mübarek kıldığımız mescid-i aksa’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten her şeyi hakkıyla görendir…’
isra ve mirac mucizesi, zaman ve zemin kayıtlarının dışında mülk ve melekuta dair sırlarla dolu resul-i kibriya efendimizin muazzam bir mucizesi olduğundan, müteaddid tariklerle güzide sahabiler tarafından peygamberimiz (s.a.v.)’den nakledilmiştir
bu rivayetlerine göre resul-i kibriya efendimiz, bir gece ka’be-i muazzama’nın hatim kısmında yatarken hazret-i cebrail gelip göğsünü yardı kalbini zemzem suyu ile yıkadı içine hikmet doldurup eski haline koydu
sonra beyaz bir binit (Burak) getirildi habib-i kibriya efendimiz, ona bindirildi cibril’in (a.s.) refakatinde yol aldılar burak, adımını gözün erişebileceği yerin ilerisine atıyordu resûl-i ekrem efendimiz, cibril (a.s) ile birlikte beyt-i makdis’e vardı. bütün peygamberlerin toplanmış olduğunu gördü orada onlara imam oldu birlikte namaz kıldı
peygamber Efendimize birinde süt, birinde şerbet diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi
takdim esnasında eğer suyu alırsa kendisi de ümmeti de ihtiyaçsız ve kanaatkar olur şerbeti alırsa kendisi de ümmeti de mahrumiyete duçar olur şayet sütü alırsa kendisi de ümmeti de doğruyu bulur. diye bir ses işitti
resul-i ekrem, süt bardağını alıp içti bununun üzerine cebrail, ya Muhammed sen, fitri ve tabii olanı seçtin sen de ümmetin de doğru yola iletildiniz
beytü’l-makdis’de yüksek makamlara çıkmak için mir’ac merdiveni kuruldu peygamber efendimiz bu merdivene cebrail (a.s.) ile birlikte bindirildi birlikte yükseldiler... nihayet dünya semasına vardılar
hz. cebrail gök kapısını çaldı kim o… denildi cibril’im. yanındaki kim. muhammed ona gelsin diye haber gönderildi mi evet, gönderildi.
bundan sonra gök kapısı açıldı dünya semasının üstüne çıktılar resul-i ekrem efendimiz orada oturan bir zat gördü sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu resul-i ekrem efendimize hoş geldin, safa geldin salih peygamber, salih oğul
peygamber efendimiz, cebrail’e bu kim diye sordu. hz. cebrail şu cevabı verdi bu senin baban adem’dir şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır sağındakiler cennetlik, solundakiler cehennemlik olanlardır sağına bakınca güler soluna bakınca ağlar
buradan ikinci semaya yükseldiler gök kapısı açıldı ve resul-i kibriya efendimiz, orada hz. yahya ve hz. isa (a.s.) ile karşılaştı hz. vebrail, bu gördüklerin yahya ve isa’dır onlara selam ver. selamlaştılar ve onlar peygamber efendimize hoş geldin, safa geldin salih peygamber, salih kardeş dediler
bundan sonra resul-i kibriya efendimiz cebrail ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta hz. yusuf dördüncü katta hz. idris, beşinci katta hz. harun, altıncı katta hz. musa yedinci katta da hz. ibrahim (a.s.) ile görüştü onların hepsi de kendisine hoş geldin"de bulundular miracını kutladılar
cebrail (a.s.), yedinci kat semadan resul-i ekrem efendimizi alıp yükseklere çıkardı sonra habib-i kibriya’nın karşısına sidre-i münteha sahası açıldı cebrail (a.s.), işte, bu sidre-i münteha’dır. ben, buradan bir parmak ucu ileri geçemem yanar kül olurum oradan ileriye tek adım atmadı
eesul-i ekrem efendimiz sidre-i münteha’dan dört nehirin aktığını gördü peygamber efendimiz, burada cebrail’i (a.s.) bir kere daha asli şekli ve suretinde gördü daha önce de kendilerine risalet vazifesi verildiği sırada onu mekke’nin ciyad mevkiinde görmüştü ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla
resul-i kibriya efendimiz daha sonra yanında cebrail (a.s.) olmadığı halde imkan ve vücub ortasında kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama vardı bundan sonra mekandan münezzeh Zat-ı Zü’l-Celalin sohbeti ve Cemaliyle müşerref oldu
mevlid yazarı merhum süleyman çelebi gayet nezih bir tarzda o anı şöyle tasvir eder ‘söyleşirken cebrail ile kelam geldi refref önüne virdi selam aldı olşah-ı cihanı ol zaman sidre’den götürdü vü gitdi heman…’
resul-i ekrem efendimiz, mirac gecesinde bir çok ilahi tecellilere hitap ve iltifatlara mazhar kılındı erkan-ı imaniyenin hakikatlerini göz ile gördü melaikeyi, cenneti, ahireti hatta Zat-ı Zü’l-Celal’i müşahede etti
miraçta her gün beş vakitte namaz kılınması emredildi Cenab-ı Hak şöyle buyurdu ‘ya muhammed, benim katımda, hüküm değişmez onlar, her gece ve gündüzde beşvakit namazdır her namaz için de on ecir vardır ki, bu da elli namaz eder.’
böylece, beş vakit namaz farz kılındı resul-i kibriya efendimiz tarafından mirac gecesinin cin ve inse bir hediyesi oldu
imkan ile vücub ortasında kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama giren mekandan münezzeh olan Cenab-ı Hakkın kelamına rü’yetine mazhar olan resul-i kibriya efendimiz aynı gece hane-i saadetine getirildi
sabahleyin miracını ve o ulvi seyahat esnasında gördüklerini kureyş’e haber verip anlatmak istedi ancak, amcası ebu talib’in kızı ümmühani elbisesine yapışarak ya resulallah sakın bunu halka anlatma, seni yalanlarlar ve seni üzerler peygamberimiz (s.a.v.), vallahi… ben onu anlatacağım.
halkın yanına varıp mirac’ı haber verdi kureyşliler şaşırdılar, ya muhammed. buna delilin ne biz bunun bir benzerini daha şimdiye kadar işitmedik
resul-i ekrem efendimiz şunları anlattı delilim şudur ki, filan oğullarının devesine filan vadide filan yerde rastladım develerini kaçırmış arıyorlardı onları develerine doğru kılavuzladım ve ben şam’a yöneldim
sonra dönüşümde dabhanan’a geldiğimde filan oğullarının kafilesine rastladım halkı uyuyordu. onlara ait, üstü örtülü su kabının örtüsünü açıp içindeki suyu içtim. yine eskisi gibi üzerini örttüm
başka bir delilim de şudur sizlere ait bir kafileye ten’im yokuşunda rastladım önde karamtırak bir deve vardı üzerinde birisi siyah, öbürü alaca renkli iki çuval bulunuyordu
halk merak içinde ve süratle seniyye mevkiine çıktı bir müddet sonra kafile çıkageldi peygamber efendimizin haber verdiği gibi önünde karamtırak deve vardı
gelen diğer kafileye su dolu kaplarını sordular onlar, su doldurup, üzerini örttüklerini söylediler su kabına baktılar üzeri kendilerinin örttüğü gibi örtülü idi ama içinde su yoktu müşrikler şaşırdılar, ve tıpkı dediği gibiymiş dediler.
müşrikler, peygamberimiz (s.a.v.)’in haber verdiği diğer haberleri de araştırdılar ve aynen söylediği gibi buldular buna rağmen iman edip peygamberimiz (s.a.v.)’in davasını tasdik etmediler
isra ve mirac mucizesini kabul etmemekte direnen kureyşli müşrikler deve ile mekke’den şam’a gidiş bir ay dönüş de bir ay sürer muhammed, oraya bir gecede nasıl gidip mekke’ye döner
içlerinden o taraflara seyahat etmiş mescid-i aksa’yı görmüş olanlar peygamber efendimize gelerek mescid-i aksa’yı bize tarif edebilir misin diye sordular resulullah efendimiz gittim, tarif edebilirim.
bundan sonrasını efendimiz şöyle anlatır onların, yalanlamalarından ve suallerinden pek çok sıkıldım. hatta, o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim derken, Cenab-ı Hak, birden beytü’l makdis’i bana gösterdi ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim.
hatta bana, beytü’l-makdisin kaç kapısı var diye sormuşlardı halbuki, ben onun kapılarını saymamıştım beytü’l-makdis karşımda görününce, ona bakmaya ve kapılarını birer birer saymaya ve bildirmeye başladım. bunun üzerine müşrikler vallahi, tastamam ve doğru tarif ettin…dediler buna rağmen yine iman etmediler
mekke halkı arasında gönülleri islama ısınıvermiş, fakat mirac haberiyle birden şaşırıp kalan kimseler de vardı bunlar bu haberi duyar duymaz derhal hz. ebu bekir’e koştular
ya eba bekir arkadaşının işinden haberin var mı o, bu gece beytü’l-makdise gittiğini orada namaz kılıp mekke’ye döndüğünü söyledi
hz. ebu bekir, siz bunları ondan mı duydunuz evet..aynen ondan duyduk hz. ebu bekir vallahi …o söylediyse, şeksiz şüphesiz doğrudur siz buna hiç şaşırmayın
sonra da kalkıp doğruca resul-i kibriya efendimizin yanına gitti. ya resulallah sen, şu halka bu gece beytü’l-makdis’e gittiğini söyledin mi peygamberimiz (s.a.v.) evet…
ebu Bekir, doğru söylüyorsun senin Allah’ın resulü olduğuna şehadet ederim bunun üzerine peygamber efendimiz de ya eba bekir, sen zaten sıddıksın buyurdu ve, o günden itibaren hz. ebu bekir, sıddık diye anıldı sıddık, şeksiz, şüphesiz doğrulayan manasınaydı * miraç , arzlı birinin semavi yolculuğudur cismen dünya toprağını yurt edinmiş ruhen, aklen semaları aşan bir insanın yolculuğu dünyada ama dünyadan olmayan birinin kendi sınırsızlığını ilan edişidir
miraç, tıpkı toprağa gömülmüş bir tohumun toprağın içinde kalmaya değil toprağı aşmaya programlı olması gibi ademoğlu adına bir patlayıştır bir sınırsızlık ilanıdır bir külli filizlenmedir
nasıl gece ehline ötelerden haber veriliyorsa bizden biri de, katran bağlamış, gaflet bulutlarıyla kararmış dünyeviliğimizin gecesine ötelerden vahiy nuru yansıtarak bizi bizden ötelere çağırışıdır miraç
gecelerimizi aydınlatan nefsimize aydınlık ayetler taşıyan resul-ü ekrem de her gece yürüyüşünü adımlıyor içimizde miraç ve ay yarılması yeniden harmanlanıyor birbiri içine doğru açılıyor birine diğerinden bakılıyor derin manalı çağrışımlarla
gece yolcusu sema-yı risaletin ,kamer-i müniri mirac yolcusu, gece yürüyüşçüsü risalet göğünün parlak ayı mi’rac yolcusu kuldur, beşerdir
yüzü semaya dönüktür yerin çekim alanından kurtulmuş arza bağlılığını kırmış arşın teveccühüne yanaşmış semavata asılı mahbubiyet makamıdır muhammed mustafanın (asm) miracı
kab-ı kavseyn resul-ü ekrem (asm) birbirine hem değen, hem değmeyen ne bir olan, ne de ayrı kalan iki yanın ubudiyet ve nübüvvet kanadıdır zat-ı ahmediye’nin (asm) yolculuğu
o vahiy elçisi Haktan halka doğru gelmiş halktan Halka olan iki türlü elçidir yukarıdan aşağıya aşağıdan yukarıya doğru yolculuğun elçisidir
ilahi bir lütuf ki bir tarafta miraç diğer tarafta şakk-ı kamer kab-ı kavseyn hasılı, risalet semasının kamer-i müniri nefsimizin gecelerinde hala devem ediyor göklü yürüyüşüne
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
gece yürüyüşçüsü şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
gece yürüyüşçüsü şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Müslüman alemin inancına en müstesna kanıt Hz.Peygamberimizin (s.a.v) miracı,muhteşem anlatılmış bu harika şiirle. Büyük şevk ve iştiyâkla okuyorum bu kıymetli eserlerini.İyi ki varsınız,sn.redfer. Kutluyorum emeğinizi. Selam ve sevgiyle,esenlik dilerim.
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun. Hayırlı Cumalar diliyorum 🙏
peygamber Efendimize birinde süt, birinde şerbet diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi
takdim esnasında eğer suyu alırsa kendisi de ümmeti de ihtiyaçsız ve kanaatkar olur şerbeti alırsa kendisi de ümmeti de mahrumiyete duçar olur şayet sütü alırsa kendisi de ümmeti de doğruyu bulur. diye bir ses işitti
resul-i ekrem, süt bardağını alıp içti bununun üzerine cebrail, ya Muhammed sen, fitri ve tabii olanı seçtin sen de ümmetin de doğru yola iletildiniz
beytü’l-makdis’de yüksek makamlara çıkmak için mir’ac merdiveni kuruldu peygamber efendimiz bu merdivene cebrail (a.s.) ile birlikte bindirildi birlikte yükseldiler... nihayet dünya semasına vardılar
Peygamber'imiz Hazreti Muhammet Mustafa'nın; Mescid-i Harâm'dan Mescid-i Aksâ'ya, oradan da göğe yaptığı yolculuğu (Mihracı) ne güzel dile getirmişsiniz üstadım. Okurken tüylerim diken diken oldu. Ya o inançsızlar o kadar çok delillere rağmen ve hepsi de doğru çıktığı halde nasıl oluyor da hala inanmamaya devam ediyorlar sanırım onları da ilerleyen bölümlerde okumaya devam edeceğiz... Emek dolu yürek sesinize gönül dolusu teşekkürler, tebrikler üstadım... Her daim sonsuz saygı ve selamlarımla...
Çok güzeldi,çok acıklıydı, öğüt,sevgi ve iözlem vardı, Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla
Bu muazzam yolculuğu bilmeyene duyuran , bilenlere de gününde hatırlatan "redfer" kardeşimize ne kadar teşekkür etsek azdır.Seçtiği konuların tümü İlahi manâ ve mahiyette hem izahi, hem işlemesi hayli zor ve müşkil konulardır. Ayrıca fon müziğiyle de kaynaşarak okuyanı, dinleyeni vecde getiriyor, adeta zikir esnasında duyulan müstesna havaya sokuyor. Bu mutena ve çok değerli eserlerden herkesin yararlanması ve etrafının da istifadesine sunması çok uygun bir davranış, gönlümüzün, inanırım ki yazarının da temennisi ve görüşleri içindedir. Muhterem "redfer" beyefendiye bu heybeden çok çok yararlandığımızı tekrar ifade ile bitimsiz şükranlarımızı sunuyor, kalemine, yüreğine sağlıklar, Hakk'tan rızalar diliyorum.Selam ve saygılarımla. (Aksakal)
çok emek verilmiş bir kitaptan okur gibiydi naçizane tavsiyem tek tip kaynaklardan esinler var kaynaklarınızı farklılaştırmanızı ve farklı pencereler açmanızı dilerim
Hz.Peygamberimizin (s.a.v) miracı,muhteşem anlatılmış bu harika şiirle.
Büyük şevk ve iştiyâkla okuyorum bu kıymetli eserlerini.İyi ki varsınız,sn.redfer.
Kutluyorum emeğinizi.
Selam ve sevgiyle,esenlik dilerim.